YAŞAM
Giriş Tarihi : 02-03-2018 09:59   Güncelleme : 02-03-2018 09:59

Türkiye’deki Canlı Hayvan İthalatı ve Olası Etkileri/Erkan Aktaş

Brezilya’dan Nada gemisiyle yola çıkan yaklaşık 25 bin büyükbaş hayvanın Mersin Limanı’na gelmesi ile birlikte başta Brezilya kamuoyu olmak üzere uluslararası ve ulusal düzeyde bu konu tartışılmaya başlandı.

Türkiye’deki Canlı Hayvan İthalatı ve Olası Etkileri/Erkan Aktaş

Hayvan Hakları

Brezilya’dan Nada gemisiyle yola çıkan yaklaşık 25 bin büyükbaş hayvanın Mersin Limanı’na gelmesi ile birlikte başta Brezilya kamuoyu olmak üzere uluslararası ve ulusal düzeyde bu konu tartışılmaya başlandı. Bu sevkiyatın çok boyutlu yönleri var elbet; ilk olarak hayvan hakları açısından bakılması gerekiyor: Hayvan hakları aktivistleri canlı hayvanların bir gemide bu kadar uzun süre taşınmasına karşı açtığı dava sonucunda bu geminin ilk olarak, Brezilya’dan yola çıkışı engellenmiş, gemide incelemeler yapılmasına neden olmuştur. Nada gemisi şimdi Mersin limanında.

1 kg Sığır Etinin Karbon Ayak İzi: 34,6 kg CO2e +Taşıma

Bu konun hayvan hakları boyutu olduğu gibi çevre açısından yarattığı ciddi sorunlar da bulunmaktadır. Bir büyükbaş hayvanın üretilmesi için kullanılan enerji kaynaklarına ek olarak taşınması için de önemli oranda enerji kullanılması küresel ısınma üzerine de ciddi sorunlar yaratacaktır. Özellikle artan et tüketimiyle birlikte besi hayvanlarının seri üretime geçmiş olması, atmosfere fazla miktarda metan gazı salınımına neden olmaktadır. Kırmızı et üretiminde kullanılan metan gazı 20 yıllık periyodda CO2 gazından 72 kat daha fazla atmosfere zarar vermektedir. 1 kg Sığır Etinin Karbon Ayak İzi: 34,6 kg CO2e’dir. Buna bir de Brezilya ve Türkiye gibi uluslararası canlı hayvan taşımacığını eklersek durum daha da vahim olacaktır.

Dünyada Et Tüketimine Çevre Vergisi Tartışması

Fazla et tüketmenin sigara içmek gibi çevre ve sağlık açısından halk üzerinde etkisi vardır. Et üretimi, sera gazı emisyonlarını serbest bırakarak ve birim protein başına orantısız miktarda toprak ve su kullanıp, halkın sıklıkla ödeyeceği muazzam sağlık faturalarına yol açarak çevreyi bozabilmektedir. Ekonomist Richard Thaler’e 2017 Nobel Ödülünü kazandıran dürtme teorisi; insanları yanlış seçimlerden cezalandırmaktan ziyade, doğru olanı yapmalarını kolaylaştıracağını öne sürüyor. Türkiye gibi ülkelerde Richard Thaler’in teorisi daha da etkin olacağını düşünüyorum.

Neo klasik iktisatçılar genellikle çevre konusuna, piyasa başarısızlıklarını neden göstererek  girmek istemezler. İlk önce çevre ve piyasa başarısızlıklarını çözümleyerek gidilmesi halinde; yaratılan olumsuz dışsallıklar işin içine girdiği zaman belki de yapılan bu ticaret ekonomik olmaktan çıkabilecektir. Bununla birlikte, hayvan hakları açısından bakarsak durum daha da vahim olabilir.

Bir iktisatçı olarak, canlı hayvan üretiminin ekonomik politiğine göre analizi ile makaleye devam edelim.

Dünyada en fazla sığırı on ülke dünya sığır sayısının %56.07’sine sahip bulunmaktadır. Brezilya dünya sığır sayısının %14,8’sine sahip bulunmaktadır. Sığır sayısında Brezilya’yı, Hindistan, ABD ve Çin takip ediyor. Brezilya’da sığır sayısının 1961 yılından bu güne hızla arttığını görüyoruz. Brezilya tarımsal alanda, dünyada sıçrama yapan ülkelerin başında gelmektedir. Bu konuyu başka bir makalede ayrıntılı olarak incelemek lazım. ABD’de sığır sayısı azalmakla birlikte dünya sığır eti üretiminde ilk sırayı almaktadır. ABD’nin özellikle komşu ülkelerden canlı hayvan ithalatına yöneldiğini söyleyebiliriz.

Amerika Tarım Bakanlığı Türkiye Et Üretimini % 50 daha Fazla Gösteriyor!

2017 Sığır Üretiminde Başlıca Ülkeler  (FAS –USDA)

 

Amerika Tarım Bakanlığı kayıtlarına göre, ABD’yi et üretiminde sırasıyla, Brezilya, AB, Çin, Hindistan ve diğerleri izliyor. Amerika Tarım Bakanlığı kayıtları Hindistan ve Türkiye verilerini FAO rakamlarının çok üzerinde gösteriliyor. Bunun nedenlerinin başında kayıt dışı üretim ve kesim gösterilebilir. FAO rakamlarına göre Türkiye’deki sığır üretimi yaklaşık 1milyon ton iken ABD tarım bakanlığı bunu 1,5 milyon ton olarak göstermektedir. Aynı durum Hindistan için geçerli; FAO rakamlarına göre Hindistan’daki sığır üretimi yaklaşık 900 bin ton iken ABD tarım bakanlığı bunu 4,2 milyon ton olarak göstermektedir. Bu farklı rakamlar özellikle incelenmesi gereken farklı bir konu olabilir. Bu fark genellikle kayıt dışı et üretiminden kaynaklanmaktadır. Esasen kayıt dışı et üretimine yol açan temel nokta; kırmızı etin evsel tüketimidir. Bu oran sığır etinde yaklaşık %50 çıvarındadır. Bu durum, ABD tarım bakanlığının Türkiye’ye ilişkin et üretim verilerini doğrulamaktadır.

Türkiye’de Kişi Başına Et Tüketimi 30 Kg mı Yoksa  40 Kg mı?

Bu durum aynı zamanda, Türkiye’de kişi başına düşen tüketimini de olduğundan daha düşük gösterdiği anlamına geliyor. Türkiye’de kişi başına et tüketimi yaklaşık 30 Kg yerine 40 Kg olduğunu tahmin edebiliriz.

1980 Sonrası Neo-liberal Politikalar ve  Türkiye’de Büyükbaş Hayvancılık

1980’li yıllarda uygulanan Neo-liberal politikalar kapsamında oluşturulan serbest et ithalatı Türkiye’de hayvancılık üzerine çok dramatik sonuçlar doğurmuştur. Bu duruma bir de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan huzursuzluklar eklenince, başta küçük baş olmak üzere büyükbaş hayvan sayısında önemli bir azalış olmuştur. 1990’lı yıllarda artan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı Türkiye’deki sığır sayısında da tekrar azalmasına neden olmuştur.

Türkiye ABD’den Sonra En fazla Sığır İthal Eden 2. Ülke

1980 ve 1990’lı yıllarda yaşanan tecrübeler ışığında, günümüzde hızla artan canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı,  2003 yılından sonra hızla artan canlı hayvan sayımızı tekrar düşürme olasılığı bulunmaktadır. ABD tarım Bakanlığı verilerine göre ABD’den sonra sığır ithal eden ikinci ülke konumuna geldik.  2017 yılında canlı sığır ithalatında rekor kırdık. Bu durumun,  orta ve uzun dönemde Türkiye’deki sığır sayısını azaltacağı ve dışa bağımlılığımızı artıracağını öngörebiliriz. Bu politikalar, kırmızı et fiyatları ile ilgili beklentilerin uzun dönemde de artmasına neden olabilir.

Türkiye’de hayvancılık sektöründeki sorunları; artan ve dışa bağımlı yem fiyatları, mera alanlarının yetersizliği, kırdan kentte genç göç akımı, diğer girdilerin çıktı fiyatlarına oranla yüksekliği, piyasa yapısının yeterince rekabetçi olmaması, örgütsüzlük, talebin düzensizliği (mevsimselliği),  kişi başına düşen gelirin yetersizliği, kır ile kent arasındaki farkın giderek artması gösterilebilir. Bu saydığım konuların en temel nedeni olarak mali Ortodoks politikalar ile birlikte kır ile kent planlama ya da uygulamasından yaşanan sorunları görebiliriz.

Yazımın sonunu, başında belirttiğim gibi hayvan hakları ve çevre boyutuyla tamamlamak istiyorum. Hayvan refahı ve çevre açısından bakacak olursak, endüstriyel tarıma alternatif küçük çiftliklerin desteklenmesi konusunda bir an önce harekete geçmek gerekiyor. Bunun yanında kıtalar arası hayvan ithalatı yaparken de hayvan hakları ve çevre açısından da olayı değerlendirmemiz gerekiyor. Günümüz dünyasının, Brezilya’dan canlı hayvan ithal edilecek bir dönemde olmadığını, artık bu yoğun sığır üretimi ve taşımanın yaratacağı karbon izlerinin de hesaba katması gerektiğini düşünüyorum.

Erkan Aktaş

Salih Abidin PalaSalih Abidin Pala