DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu
Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu
Giriş Tarihi : 08-06-2020 09:49

LA FONTAİNE’NİN AĞUSTOS BÖCEĞİNE YAPTIĞI HAKSIZLIK

Ben ve öteki arasındaki ayrım, tarihsel/toplumsal/kültürel bakımdan da her türlü ayrımcılığın kaynağında bulunur ve her Ben kendi Ötekisini oluşturur. Ben ve Öteki biçimindeki ayrılma, Ben’in kendi Ötekisini oluşturması durumunda tehlikeli olmaktadır. Çünkü bu durumda Öteki, Ben’in yansıtımlarının bir ürünü olarak düşünülmektedir. 

Ben ve Öteki arasındaki ilişki ışığın gölgenin zıddı olması gibi birinin varlığının diğerinin kendiliğinden ortaya çıkmasına sebep olmasından daha öte bir anlam taşır. Ben’in varolmasından dolayı Ötekinin kendiliğinden ortaya çıkışı başka bir şey, Ben’in kendi varlığını ortaya çıkarmak için Ötekine ihtiyaç duyması başka bir şeydir.

Ben’in kendi varlığını ortaya çıkartmak için Ötekine ihtiyaç duyması ötekileştirme adı verilen olguya işaret eder. İnsanda, merkezde her zaman Ben vardır ve Ben daima iyi/güzel olmak durumundadır; Ötekileştirmede ise merkezde Öteki vardır, onda bulunmayan bütün özellikler/güzellikler Ben’de mevcuttur.  Onda bulunan bütün olumsuzluklar ise Ben’de yoktur. 

Ben ve Ondaki Yabancılaşma

Ben ve Öteki gibi ikili yapılarda ilişki içe ve dışa doğru çift taraflı işlemektedir.  Bu ilişki Ben/Biz/Yerli ve Öteki/Onlar/Yabancı olarak kategorileştirildiğinde taraflar belirlenmiş olur. Özne, yani “Ben”, bu durumda Ötekine karşı kurduğu iktidarını haklılaştırmak için gerekçeler üretmeye başlar.  Kendini buna ikna eder ve sürekli bunu kendine tekrar ve telkin eder.  Yani Ötekini kendisi için “Mutlak Öteki” haline getirir. Bu noktada Ötekini tembel, kaba, cahil, hırsız, vergi kaçıran, vatan haini, bölücü, vs. şeklinde etiketlemelere maruz bırakır. 

Ağustos Böceği ile Karıncanın Ardındaki Gerçek

LaFontaine’nin “Ağustos Böceği ile Karınca” adlı hikayesini herkes bilir. Bütün yaz karınca var gücüyle yiyecek toplayıp kışa hazırlık yaparken, ağustos böceği yan gelip yatar ve şarkı söyleyip saz çalar. Ne zaman ki kış gelir, karınca sımsıcak yuvasında yazın binbir meşakkatle topladığı yiyeceklerini yerken açlıktan ölmek üzere olan ağustos böceği dışarıda soğuktan tir tir titreyerek karıncanın evinin kapısını çalar ve ondan kendisini içeri alıp yemek vermesini ister. Karınca da “ben bütün yaz çalışırken sen yan gelip yattın, şarkılar söyledin, şimdi de utanmadan benim sıcak evime ve yiyeceğime ortak olmak istiyorsun” der ve kibirlenerek ağustos böceğini kovar. 

Bu hikâyeyi dinleyen herkes için ağustos böceği tembel, karınca çalışkandır ve hatta karınca gibi çalışkan ifadesi bu hikâyeden hareketle literatüre geçmiştir. Ancak ağustos böceği ile ilgili bilinmeyen gerçeklere bakıldığında ağustos böceğinin ömrünün çok uzun bir kısmını, hatta bazı türleri için 17 yıl gibi uzun bir süreyi, toprak altında geçirdiğini, sadece bir ay toprak üstünde yaşadığı ve neslini sürdürmek üzere çiftleştikten sonra öldüğü, adını da toprak üstünde yaşadığı tek ay olan Ağustos’tan aldığı görülecektir. Ağustos böceğinin ses çıkarması da erkeğine aittir ve dişilerini kendine çekmek yani, çiftleşebilmek için yapar. Sürekli öter, çünkü dişileri çekmek, üremek zorundadır ve bir ay gibi çok kısa bir süresi vardır. 

Öteki Ben Tarafından Belirlenir

Ben ve öteki arasındaki ilişkide roller bellidir.  Bu rolleri belirleyen özne/ben’dir.  Ben/Biz/Yerli olan kural koyan, konuşan, yazan, planlayan, strateji geliştiren, akılcı olan, sınırları tanımlı ve katı olandır. Öteki/Onlar/Yabancı olan ise, kurallara tabii olan, dinleyen, okuyan, öznenin yaptığı planlara uyması beklenen, duygusal olan, sınırları değişebilir/muğlak olan, özneye göre esnek olandır.  Ötekiye yüklenen nitelikler bir kere yerleşti mi artık sorgulanmadan doğru kabul edilir ve Ötekinin gerçekliği veya gerçekten de o nitelikleri taşıyıp taşımadığının bir anlamı kalmaz. Öteki entegre olması, uyumlanması gerekendir. 

LaFontaine ağustos böceğinin toprak altında onlarca yıl geçirdiği ve toprak üzerine çıktıktan sonra sadece bir aylık bir ömrü olduğu, o kısacık ömre çiftleşip neslini sürdürme gayretini sığdırdığı gerçeğini ya hiç incelemeden ya da göz ardı ederek sırf erkek ağustos böceğinin dişisini cezbetmek için çıkarttığı sesi asıl anlamının dışında yorumlayarak onu bütün yaz sırt üstü yatıp saz çalıp türkü söyleyen tembel biri olarak hikayeleştirmiştir. LaFontaine’nin bu hikayesine dayanarak ağustos böceğinin tembel, karıncanınsa çalışkan olduğu nasıl olağan kabul ediliyorsa, örneğin bir Romanın da tembel olduğu, çalışmak istemediği de aynı mantıkla olağan kabul edilir. Bu etiket bir kere yerleşti mi onun gerçekliğe uygun olup olmadığı irdelenmeksizin önyargıları içselleştirir.

Ötekiler Günah Keçisidir

Ben’in koyduğu bu ilişki yapısı Ötekine de kabul ettirilmiş ise sorun yoktur.  Problem bu ikili yapının taraflardan birinin, özellikle de edilgen olan Ötekinin itiraz etmesiyle başlar.  Ötekinin Bene karşı olmaya başlaması işleri çileden çıkarır. Biz açısından Ötekiyi tanımlayan en büyük özellik düzen bozma potansiyelidir. İşte Öteki sürekliliğin ve dengenin düzenini bozan/bozacak olan tehlikedir. Ayrıca toplumdaki sorunların sebebini Öteki sayılan gurubun üzerine atmak toplumun diğer bireyleri için birleştirici bir unsur haline de gelir. 

İçimizdeki Ötekine Erişebilmek

Toplum olarak veya birey olarak istemediğimiz kadar Öteki üretebiliriz; önemli olan bu Ötekinin, bizim bir ömür boyu savaşıp üstünlük kurmaya çalışacağımız Öteki mi olacağı; yoksa kendimizi geliştirmek için, doğru bir bilinçle, öz benliğimizi bulmamıza yardım edecek bir Öteki mi olacağıdır. Bilgi ve iletişim çağında gerek tarihsel, sosyal, dinsel olarak gerekse felsefi olarak Ötekinin dâhil olduğu içermeci, olumlu sekansları yakalayan bir perspektif, olumsuzluk yerine olumluluğun, kötülük yerine iyiliğin kendi gerçekliğimiz içinde yeniden keşfedilmesine neden olacaktır.  

Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu

elbeyoglukamuran@gmail.com

Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA