İlk Gözağrısı

Mehmet Babacan

21-10-2020 23:13

İlk göz ağrısı diye bir deyim vardır dilimizde. Çokça, gençlik aşkları için söylenirse de, masumca bir bağlılığı, bir saflığı da anımsatıverir. Kiminin “ Tez geçer”, kiminin “Kolay unutulmaz” dediği o tatlı heyecanı, yaşamamış olan kaç kişi çıkar ki… Bana göre, hiç unutulmaz. Küllenmiş bir köz gibi, saklanıp durur yüreğin bir köşesinde. Yeter ki, çağrışım telleri tınlayıversin. İşte, o zaman, ses olur şarkıda türküde; söz olur öyküde şiirde; yolları, yılları tüketir de, alıp götürür insanı, zamanların ötesine… Hey gidi günler hey! dedirtir. Üç- beş tel bıyığımın terlemeye başladığı yıllarda, benim de bir sevgilim vardı. Tren Gar’ında yetkili birinin kızıydı. Köy Enstitüsü öğrencisi olduğum için, okula geliş gidiş sırasında tanışmıştık. O güne kadar gördüğüm kızların en güzeliydi. Hayranlığım öyle büyüktü ki, onun yanında kendimi unutuyordum. Yepyeni bir dünyaya alıp götürüyordu beni. Tek başıma kalınca, o dünya kayboluyor, kendi dünyama, acımasızca düşüyordum. Filmlerdeki meşhur söz, tam bize göreydi, ayrı dünyaların insanlarıydık. Çünkü o, kent yaşamının gereklerini özümlemiş bir şehir kızı; bense, kırsal alanın en çetin koşullarını yaşayan, bir yörük çocuğuydum. Yerleşik yaşamın basit evrelerine bile, yeterince ulaşabilmiş değildik. Göçebelik yaşamı, henüz ağırlığını korumaktaydı. Sıkıntılarımı gizlemiyor, birbirimize uygun olmadığımızı, yüreğimin parçalanması pahasına, söyleyebiliyordum. Beni ikna edebilmek için, o güzel dudaklardan dökülen sözcüklerin sayısı belirsizdi. “Sen, zeki bir insansın, üstesinden gelebilirsin. Üstelik, aynı koşulları yaşamayacaksın ki. Öğretmen olacaksın. Kim bilir, nerelere gideceksin…Zaten, yaşam farklılığımız düşündüğün kadar büyük değil. Sen abartıyorsun.” diyordu. Bazen de; “Bak, beni kaybedersen çok acı çekersin. Ben de çekerim. Ama, suçlu olmadığım düşüncesi, bana teselli verir. Oysa senin için, vicdan azabı olur. İyi düşün.” diyen sözlerdeki akılcılığı, yıllar sonra, başıma taşlar değdikçe algılayabildim. Sosyal yaşama uyum sağlama konusunda, okulum da umut verici değildi. Erkek yatılı okul yaşamı, feodal değer yargılarına dört elle, sarılmaktan başka bir anlayış getirmiyordu. Öğretmenlik diplomam, beni akşamdan sabaha sosyal yapamazdı ki. Yani, aşağılık kompleksim o kadar yoğundu ki, sevgilimin eşsiz güzelliği de; dilinden dökülen bal damlaları da, o kaleyi yıkamaya yetmedi. Bir başka yöreye atanmaları işimi kolaylaştırdı. Uğurlamaya gelenler arasında, yaşlı gözlerle el sallayan kavruk delikanlı bendim. Kolay değildi elbet. İlk ayrılıktı yaşadığımız. Gönül dünyamın gördüğü ilk tufandı bu . “Sevemedim Mersin’i o günden sonra” demek, çaresizliğin feryadından başka neydi ki… Adresini bilmez mektuplar yazdım, gönlümü avutmak için. Bir düdük ötmüştü hatırlar mısın? Tren kalkıyordu ağır ağır, İlk kez düşüyorduk kör kuyulara. Sevemedim Mersin’i o günden sonra. Bir düdük ötmüştü hatırlar mısın? İlk kez yıkılıyordu Mersin üstümüze; İlk kez yanıyorduk kendi volkanımızda. Sevemedim Mersin’i o günden sonra. Bir düdük ötmüştü hatırlar mısın? Demir canavar yutarken seni ağır ağır, Mersin kör Mersin sağır. Engerek raylar amansız düşman. Kolumuz kırık, Dalımız kırık, Gözlerimizde damla damla bir duman. Son kez sallanmıştı ellerimiz, umutsuzca. Sevemedim Mersin’i o günden sonra. Gülen gözlerle yollamalıydım yolcumu, İstemezdim son bakışlar bulut bulut olsun, İstemezdim mevsimsiz yağmuru ben O gece başladı isyanım ah’lı şarkılara. Sevemedim Mersin’i o günden sonra… Anı defterime o gün yazdığım bu feryat satırlarını , okumaktan hep korkmuştum. *** Kocaman yıllar geçti aradan. Köprülerin altından çok sular aktı. Bazen, köprüleri yıkıp geçti bile. Günler günleri kovalıya kovalıya, yorgunluklar gelip oturdu, ömrün baş köşesine. Ne var ki, yaşam hep sürprizlere gebeymiş. Bir akşam üstü, belediye otobüsüyle evime giderken, bir durakta ansızın giriverdi otobüse Gözlerime inanamadım. İlk göz ağrımdı gelen. Aradan tam kırk dört yıl geçmişti. Onu yıpratmaya gücü yetmemiş kırk dört yıl. Gözleriyle oturacak yer ararken, beni gördü. Kurşun gibi bir bakış oturdu gözlerine. Saçlarını hızla savurduktan sonra, adeta ezer gibi, sert ve ağır adımlarla geçti önümden. Beni görebileceği bir koltuğa oturdu gibi geldi bana. Sanıyorum, bakışıyorduk, ama ben onu görmüyordum. Gözümün önünde dizeler uçuşmaya başlamıştı. Duygularımı ancak şiir dillendirebilirdi. Başkaca elim-dalım kesikti. İLKGÖZAĞRISI Yıllar sonra gördüm ilk göz ağrımı, Deli poyraz olmuş, esiyor gibi.. Gel, gir diyemedim, açıp bağrımı, Bakışı sitemli, küsüyor gibi. İsterdim kaybolmuş yılları bulsun, Efil efil essin, ruhuma dolsun, Talan olmuş bağda bir bayram olsun, Neyleyim, yolları kesiyor gibi. Özlem sözcükleri sarsa dilini, Kuş olur yüreğim, sürse elini; Hiç insaf kalmamış, bir saç telini Yağlı kement edip, asıyor gibi. BABACAN, bu zehir çıkmaz kanından; Bir ilâh yarattın anılarından. Ağır adımlarla geçti yanından, Mezar taşlarına basıyor gibi. Mezar taşlarına basıyor gibi… 21. 10. 2020 Mehmet BABACAN
DİĞER YAZILARI 23 NİSAN ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE ÇOCUK BAYRAMI 01-01-1970 03:00 17 NİSAN KÖY ENSTİTÜLERİ GERÇEĞİ 01-01-1970 03:00 BEN BİR EKONOMİSTİM 01-01-1970 03:00 ÖZGÖREN KÜTÜPHANESİ 01-01-1970 03:00 YAŞAMDAN DERS ÇIKARMAK 01-01-1970 03:00 PSİKOLOJİK SAVAŞ 01-01-1970 03:00 VURMA ABALIYA 01-01-1970 03:00 Sevginin Billurlaşmasıdır Ağlamak 01-01-1970 03:00 ÇOK UZAKLARDA KALDI ÇOCUKLUĞUM 01-01-1970 03:00 2022 HEY HEY 01-01-1970 03:00 CHP İKİNCİ YÜZ YIL VİZYONU 01-01-1970 03:00 TURİST ÇEKMENİN YOLU 01-01-1970 03:00 DÜZİÇİ KÖY ENSTİTÜSÜ'NDEN ADANA'DA 19 MAYIS 01-01-1970 03:00 KÖY ENSTİTÜLERİNİN KURUCUSU TONGUÇ BABA GİRDİ RÜYAMA BUGÜN 01-01-1970 03:00 MALTA’DA SÜT NASIL SATILIR? 01-01-1970 03:00 ÇOCUKLUĞUMDA ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA ETKİNLİĞİ 01-01-1970 03:00 BAŞBAKAN ECEVİT İLE BİR ŞAFAK VAKTİ 01-01-1970 03:00 PİPET MUCİDİ BENİM 01-01-1970 03:00 ÖDÜL TÜKRÜĞÜ 01-01-1970 03:00 MİLENYUM DERKEN GELDİ 2021 01-01-1970 03:00 BİR FESTİVAL ANISI VE MUSA EROĞLU 01-01-1970 03:00 Dersimiz Özgüven ve Köy Enstitüleri 01-01-1970 03:00 Hoşgörü ve Eğitim 01-01-1970 03:00 KOMUT VE ÇOCUK 01-01-1970 03:00 ŞİİR ve YETENEĞİN BESLENMESİ 01-01-1970 03:00 BESTENİGÂR 01-01-1970 03:00 BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ 01-01-1970 03:00 TOROSLAR’DA YAŞAM ERKEN BAŞLAR 01-01-1970 03:00