DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Mehmet Babacan
Mehmet Babacan
Giriş Tarihi : 22-08-2020 11:49

Dersimiz Özgüven ve Köy Enstitüleri

Doğanın küçücük bir öğesidir insan nesli. Kuşkusuz, genleriyle getirdiği farklı özellikleri ve yetenekleriyle, başından büyük işler başarmaktadır. Bu kalıtımsal değerleri, çağcıl verilerle güçlendirerek kullanma atılımına da, cesaret ya da “ Özgüven” diyoruz. Bu sürecin, yıllar boyu gelişerek yinelenmesi; yaşam dediğimiz zaman dizge-sini oluşturur. Ancak bu sürece, beynin kendi çabasıyla üretimleri yeni bir anlam katmışsa, özgüven de güç kazanır; yeni atılımlara hazırlanır. Bunun yerine süreci, “ Alınyazısı”, “ Kader” “ Kısmet” gibi hayali kavramlarla beslemeye çalışmak; özgüveni ve üretkenliği engellediği gibi; yılgınlaşma psi- kolojisini güçlendirdiği de bilinmektedir. Nedeni ve niçini anlatılmadan yapılan her yönlendirme etkinliği, özgüven gelişimini engelleyicidir. Gelenek- Göreneklerden gelen ve dinsel içerikli “ Terbiye” anlayışı, çocukta ciddi özgüven yıkımına neden olmaktadır. Hatta tüm yönetimler, özgüveni verimli şekilde kullanma eğitimi yerine; onun gücünü kırmayı ya da kurallarla sınırlamayı yeğlemişlerdir. Çünkü özgü- ven örgütlenmesi, devrimci atılımın can damarıdır. *** Ancak, yansız bir güçtür özgüven. Ona göre, yapılacak işin yararlı ya da zararlı olması hiç fark etmez. O nedenle, özgüven duygusunun güçlendirilmesi ve yararlı işlere yönlendi- rilmesi, son derecede önemli bir konudur. Eğitim- Öğretim Sisteminin baş sorumluluğudur bu. “ Cahil cesur olur/olmaz”, sadece bir kördöğüşüdür. • Eğitim- Öğretim etkinlikleri; yaşam dönemine uygun kültür ve üretim becerisini kazandırırken; bireye, “ İnsan Hak ve Özgürlükleri” kapsamında “ Yurttaşlık Bilinci”ni de özümletmeye çalışır. • Elde edilen bu bilgi ve becerilerin de, başarılı şekilde hayata geçmesini sağlayacak atılım gücü “Özgüven”dir. Çünkü özgüven, insan beyninin özgürlük fonksiyonudur. Çünkü özgür olmayan üretemez O nedenle “ Laiklik İlkesi”, özgüvenin zincirlerden kurtulma mücadelesinin adıdır ve başarısıdır. Yani “ Özgüven”, programlara adı konulmamış ciddi bir dersin adıdır. Köy Enstitüleri Eğitim Sisteminde, ana eksenlerden birisidir o. Köy Enstitülerinde tarım işlerinden, spor etkinliklerine kadar, her çalışmanın sonunda, mutlaka değerlendirme yapılırdı. Bu değerlendirmelerde: • Değerlendirme yapabilme düzeyi gelişirdi. Çünkü bilmeyen sağlıkldeğer- lendirme yapamazdı. • Eleştiri- Öneri ayrılmazlığı kavranırdı. Çünkü önerisiz eleştiri kötüleme- den başka bir anlam taşımazdı. • Tamamlama ve yoğunlaştırma yoluyla, yardımlaşma ruhu geliştirilirdi. • Sergilenen etkinliklerin, toplumsal yaşamdaki yeri ve önemi kavranırdı. • Bu amaç ve saptamalar gerçekleştiğinde doğacak başarı motivasyonu, özgüvenin en güçlü tetikleyicisiydir. O özgüven ki, yeni başarıları yaratacak atılım gücüne, kaynak olacaktır. *** Anımsanacağı gibi, Köy Enstitülerinin “ Haftalık Değerlendirme Toplantıları” olurdu. Bu toplantılar, adeta hesap sorma toplantılarıydı. Okul yönetiminden, öğrenciye, işçiye kadar, herkesin söz hakkı vardı. Okulu nöbet sistemiyle birlikte yönettiğimiz için, aynı zamanda kendi kendi- mizi değerlendirmiş oluyorduk.: • Yanlış ya da eksik görülen işler eleştirilir ve önerisi de birlikte sunulurdu. • Eleştiriler en yetkili kişi tarafından yanıtlanır ( yönetim sırrı) denmezdi. Bu değerlendirme etkinlikleri, “ eleştiri ve öneri” bütünselliğini kavratan ve düşünceyi ortaya koyarak “ Özgüven”i güçlendiren birer ders idiler. *** Köy Enstitülerinde, özgüvene bu denli önem verilmesinin nedeni ne idi? Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin, vakit geçirmeden, gerçekleştirmek istediği amaçları vardı. Nelerdi bunlar?: • İnsan Hak ve Özgürlükleri bilincini almış bir toplum yaratmaktı. • O toplumu yurttaşlık bilincine ulaştırmaktı. • Üretim güçlerini acilen, çağcıl bilim ve teknoloji ile donatmaktı. • Dünya kamuoyunda, yeni Devletin kimliğini kanıtlamaktı. Kuşkusuz bu amaçları gerçekleştirebilmek için, toplumu yoğun bir eğitimden geçirmek gerekiyordu. Bu eğitim, pozitif bilim ve teknoloji kültürünü ulusal değerlerle kaynaştırıp, topluma yansıtacak öncülerle sağlanabilirdi. Bu atılımı gerçekleştirecek aydınlar ordusunun ana eksenini, kuşkusuz öğret- menler oluşturabilirdi. Öyleyse o öğretmenler ordusunu, acilen yaratmak gerekiyordu. Köy Enstitülerini yaratan gereklilik bu idi işte. Ama bu öğretmen, hem öğretici, hem eğitici; hem planlayıp uygulayıcı olma- lıydı. Yani öyle bir lider ki, uzaktan talimat vermekle yetinmeyen; bizzat üretimin İçinde, “ Yaparak- Yaşayarak” öncülük etmeliydi. İşte özgüven bunun için önemliydi. Köy Enstitülerinin özgüven yaratma mücadelesini yaşamsal sayması bunun içindi. Çünkü, özgüven örgütlenmesi devrim demekti. 21. 8. 2020 Mehmet BABACAN
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA