DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Mehmet Babacan
Mehmet Babacan
Giriş Tarihi : 08-05-2020 16:40

TOROSLAR’DA YAŞAM ERKEN BAŞLAR

Benim bir gönül tesbihim vardır.

Yaşam sürecimde iz bırakanlar taneleridirler gönül tesbihimin.

Birbirlerinden kopmazlar; hep birbirlerini çağrıştırırlar; her seferinde ayrı bir senfoni yaratırlar ruhumda
Yine her seferinde birisi baş solist olur.
Bugünümün baş solisti sevgili dostum Mustafa B. Yalçıner. Umarım cennetten katılır bana.
Çok sevdiği Toroslar'da, satırlarının arasında yaşarken düşledim onu.
Yıllar önce dillendirdiğim satırlarla..

“ “Toroslar’da Yaşam Erken Başlar”, bu tümce Karac’oğlan’dan bir dize değil. Hatta, bir şiir kitabının adı da değil. Öykü düzenlemesi içinde,şiirle öykünün harmanlandığı bir kitabın; Mustafa B.Yalçıner’in öykü kitabının adı.
Belki de,sayın Yalçıner’in gözlem, betimleme, dil ve anlatım gücüyle; sayın Vecihi Timuroğlu’nun döktürdüğü.
Sayın Timuroğlu, yazdığı uzun ve emek yüklü önsözde, 34 kısa öyküyü, kılı kırk yararcasına incelemiş, irdelemiş ve alkış tutan sonuçlara varmış.. Bu yargıyı çok önemsiyorum ben. Çünkü,Timuroğlu Hocanın titizliğini ve zor beğenirliğini iyi bilirim
“ Beni korkutan şey,dış dinamiklerin basitliği oldu” diyor Timuroğlu ön sözünde .Benim farklı düşündüğüm tek nokta da burada. Gerçi,benim değerlendirmem,ne bir ön söz, ne de bir eleştiri...Ama,bir görüşüm var elbet. “ Cahil cesur olur” demişler ya, belki ondandır,”yerellik”, “yöresellik” konusuna, daha korkusuzca yaklaşıyorum ben. Yerelliği “ tu kaka” edenlere, ” yerellikten yola çıkarak ,evrenselliğe nasıl varılabildi ğini görün” diyecek kadar,cesur davranıyorum.
Belki de,cesaretimin özünde, Yalçıner’in yerellikle yetinmeyeceğine; yöreselliği bir basamak olarak kullanma akılcılığını göstereceğine olan inancım yatıyor.
Kitap, albenisi yüksek bir tasarım ve sadelik içinde. Kapak resmi,tarihi bir kalıntının,mitolojik kapı bölümü. Geçmiş zamanların geleceğe baktığı kapı aralığı…Ya da geçmişten geleceğe atılmış kancanın son tanığı…Çok şey söylüyor duyabilenlere…
Aydıncık(Gilindire)lı bir adam, elini siper edip kaşlarının üstünde, uzun uzun bakıyor Toroslular’ın yamaçlarına. O yamaçlar ki, kimi zaman Akdeniz’le cilveleşir; kimi zaman acı poyrazın elinde, hırçın bir çehreye dönüşür. Yalçıner’in gözünden kaçmaz hiç biri. Öykülerin tümünde, ağından denizine, poyrazından meltemine kadar, Toroslar’ın her zerresi, öpülürcesine dillendirilirken, bir vefa borcu ödeniyor gibi gelir bana…Hak bilirlik ne büyük zenginlik…
Toroslar’da yaşam ilmek ilmek işlenmiş öykülerde ,toprağıyla, taşıyla; kurduyla kuşuyla…
Nasıl anlatmalı o sadeliği, o şiirselliği.. Hiçbir özentiye düşmeden öztürkçenin, bir yayla pınarında su gibi, şırıl şırıl akışını…Betimlemelerdeki netlik, duruluk; yargılardaki özdeğer saygısı ; yer yer çarpıcı ironi, alıp götürüyor insanı ayrı dünyalara; ” İşte bu!”dedirtiyor; ” Böyle söylenebilir ancak” dedirtiyor. Ama, gene de dile getirilemeyen bir şey var: Her öykünün sonunda, gözler dalıp gittiğinde uzaklara, insanı saran hazzı anlatabilecek tümceleri nasıl kurmalı; doymamışlığı ne yapmalı?
Telefonda, öykülerde dile getirilen yerleri kastederek,” Ben de oralardaydım,görmedin mi?” dedim. Şaşırdı. ”Bana niye görünmedin?” diye siteme başlayacaktı ki,”Öykülerde gezdim” dedim de yüreği yerleşti.
Evet,öyküleri okurken,konu edilen yerlerin tümünü zdim. İnsanlarla dilleştim, selamlaştım… Yaban otlarını, ağaçları, ,taşları, yüreğim kabararak düşledim…Cümle hayvanlar el salladılar bana. Kitabı alıp,göksünün üstüne bastırasım geliyor insanın; yolu gözlenen bir sevgili gibi.
İstanbul-Etik Yayınları’ndan çıkmış 175 sayfalık o sevgili.
Kitapçılarda salınıp duruyor…

7. 5. 2020
Mehmet BABACAN

Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA