Geçen yazımda, bir parkın içinde oturmuş, yarı hayal yarı gerçek bir atmosferi gözümde canlandırıp kağıda aktarmıştım. Gerçek anlamda kağıt ve kalem kullanarak kağıda aktarma eyleminin ne kadar insana özgü bir durum olduğunu ve insanın yaratıcı özelliklerini ortaya çıkardığını bir kez daha hatırladım. Bu sefer, şehrin başka yerlerinde hayal kurmaya devam ederek, gerçekle kurguyu bir araya getirmenin yollarını aramaya devam ettim.
Sokaklarında yürürken bu şehrin, farklı detaylarına ve genel görünümüne dikkat etmeye çalışıyordum. Bazı noktalarda bir sokağın tamamlayıcı olabilecek özelliklerini hayal ile göz önüne getirip, gerçeklik resmine ufak bir katkı sunmuştum. Kimi zaman evlerin olmadığı zamanlardaki boş ve ekili arazileri düşündüm, kimi zaman da sokaklar içinde birbirine destek olmuş yıllanmış ağaçları… Gerçeklik boyutunda fotoğrafa eklenen, sokaktaki arabalar artık şehirlerin vazgeçilmezi olmuştu. Buna ağaçlar ve sokak hayvanları ne diyordu acaba?
Fosil yakıt tüketen arabaların sayısı her geçen gün artarken yollarda göremediğimiz bisikletliler hayal dünyamızda yer edinmişti. Hayalin ötesine geçemeyen bu durum tatmin edici olmaktan uzak olsa da hayali gelecek zamanın koşullarına bir parça umut dağıtıyordu. Bunun için bazı şehirleri yeni baştan oluşturma fikri beliriyordu zaman zaman. Bu dönüşümü insanlar yapamazsa, muhtemelen bunu doğanın kendisi yapacak gibi görünüyordu… “Beni daha fazla yormayın, üzmeyin” diyecek ve doğal devinimine hız verecekti. Sonucunda ise, bazı şehirler belki de yok olup gidecekti. Bu yazının başından sonuna geçirdiği evrim gibi, pembe bir dünyadan kara bir hale bürünecekti belki de. Yeniden aydınlığı yakalayabilmek, bünyesinde doğa dostu şehirler ağırlayabilmek için…
Barış Can Sever
Mersin Kent Haber