İskoçya’nın Glasgow kentinde 31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında devam eden “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı”sona erdi.
Yoğun ilgi, katılım ve çabalara rağmen 197 ülkenin imzaladığı kararlar ve taahhütler yeterli bulunmadı.
Glasgow’da iklim aktivistleri kendi aralarında 200’den fazla alternatif toplantılar yaptılar.
Ancak, iklim aktivistlerinin baskı yapmak ve süreci etkilemeye çalışmak dışında karar alma mekanizmalarında yerleri yoktu.
Resmi oturumlarda politikacılar, Fortune 100 Ceo’ları, bankacılar, kömür ve petrol şirketleri temsilcileri iklim bilimcilerden çok daha kalabalık ve etkiliydiler.
ABD Konferansta başta Başkan Biden olmak üzere, önceki Başkan Obama ve ABD Hazine Bakanı Janet Yellen gibi güçlü bir ekiple temsil edildi.
Çin ve Rusya ise konferansa gerekli ilgiyi göstermediler.
Çünkü, Rusya dünyanın sayılı fosil yakıt ihracatı yapan ülkelerden biri, Çin ise en çok fosil yakıt tüketen ve en çok emisyon üreten bir ülke.
COP26’ya katılmaları pek de yararlarına olmayacaktı.
Konferansta alınacak en önemli kararın kömürden çıkış kararı olması beklenirken, Hindistan Çin’in de desteğiyle bu kararın alınmasını engelledi.
Kömürden “aşamalı çıkış kararı”yerine“aşamalı azaltma” kararı alındı.
Kapitalist dünyanın temsilcileri kriz mağduru yoksul ülkelerin zararlarını telafi edecek kararlara yeterli ilgiyi göstermediler.
İklim krizinin mağdur ülkelerde yarattığı kuraklık, doğal afetler, deniz seviyesinin yükselmesi ve yetersiz beslenme gibi sorunlara çözüm bulmak için daha önceki toplantılarda karar verilen 2025 yılına kadar her yıl 100 milyar dolar destek taahhütünün ilk yıllık tutarına bile ulaşılamadı.
Konferansın esas amacının iklim değişikliğini yavaşlatmak için fosil enerjinin yolunu kapatmak olduğu düşünülürken, fosil enerji temsilcileri bunun sanıldığı kadar kolay olmayacağını enerji sorunun sadece yenilenebilir enerji ile çözülemeyeceğini, daha uzun yıllar petrol ve doğal gaza ihtiyaç duyulacağı savını tekrarlamaktan vazgeçmediler.
Suudi Arabistan Enerji Bakanı Andülaziz bin Selman alınacak kararların enerji tedarik güvenliğini tehlikeye sokmaması, Paris kararlarında anlaşıldığı gibi fosil yakıtlar dışlanmadan tüm enerji kaynaklarında emisyon azaltımı çalışmalarının sürdürülmesi ile yetinilmesi gerektiğini savundu.
Arzulanan sonuçlar alınamadıysa da, gündelik hayatımıza olumlu etkisi olacak bazı kararlar alınabildi.
Bunlardan önemli bazıları:
-Emisyonların azaltılmasında yine de bir ilerleme sağlanabildi. Ülkelerin çoğu ulusal niyet beyanlarında daha önce bildirdikleri emisyon azaltma miktarlarını daha aşağıya çekeceklerini beyan ettiler.
Çünkü iklim bilimciler, son yayınlanan IPCC raporunda halen ülkelerin verdiği ulusal niyet beyanlarındaki azaltım değerleriyle Paris Anlaşmasında kabul edilen dünya sıcaklık artışını 1,5 derece sabit tutmanın mümkün olmayacağını ve bu değerin 2,4 derece ve üzerinde olacağını savundular.
Katılımcı ülkeler, dünya'nın ısınmasını 1,5 derecede sabit tutma hedefini ulaşılabilir kılmak için 2022'de emisyon azaltma planlarını görüşmek üzere yeniden bir araya gelmeye karar verdiler.
Bu ulusal niyet beyanlarını yeniden görüşme kararı umut vaad eden bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Çünkü, normalde COP toplantıları 5 yılda bir yapılıyor.
-Daha önce de ifade edildiği gibi, 2030’lu yıllara kadar kömürden aşamalı çıkış kararı alınması beklenirken, Çin ve Hindistan gibi en büyük kömür tüketicilerinin etkisiyle kömürden çıkış yerine kullanımını azaltma kararı alındı.
-Bu konferansta da iklim krizinin yaratıcısı zengin ülkeler sorumluluklarını görmezden gelmeye devam ettiler.
Gelişmiş kapitalist ülkelerin Sanayi Devrimi’nden bu güne kadar fakir ülkelere (özellikle ada ülkelerine) verdiklerİ iklim hasarını tamir etmek için ellerini ceplerine sokma zamanı çoktan geldiği halde, aktivistlerin tüm çabalarına rağmen bu konuda arzulanan taahütleri vermediler.
-Müzakarelerdeki önemli bir ilerleme de “Paris Kural Kitabı”nın tamamlanması oldu.
Ülkelerin Paris Anlaşması kapsamında belirledikleri emisyon azaltım hedeflerine nasıl ulaşacaklarını belirleyen ve karbon kredisi işlemlerinin nasıl gerçekleşeceğine yönelik çerçeveyi belirleyen 6’ıncı madde için çerçeve oluşturan kural kitabının tamamlanması ile Paris Anlaşması da tam olarak işlerlik kazanmış oldu.
-COP26’da yaklaşık 130 trilyon dolarlık özel fonları yöneten 400’de fazla finans kuruluşu yeşil dönüşüm için daha fazla kredi imkanı sağlayacaklarını vaad ettiler fakat, fosil kaynak yatırımlarına kredi vermeyeceklerini sadece alçak bir sesle ifade ettiler.
-COP 26’da çok sayıda ülke, elektrikli araç kullanmayı artırımını ve sıfır emisyonlu elektrikli otobüs ve kamyon kullanmayı kabul ettiler.
Konunun uzmanları önümüzdeki 5 yıl içinde aynı güçteki elektrikli araçlarla benzin ve dizel araçların satış fiyatlarının birbirine yakın olacağını savundular.
Elektrikli araç kullanımında beklenen yararın sağlanabilmesi için bataryaların şarjında kullanılan elektriğin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması gerektiğine de dikkat çekildi.
-Binaların yapımında kullanılan başta çimento ve demir olmak üzere tüm inşaat malzemelerinin üretiminde yenilenebilir enerji kullanılması,
elektrik ve sıcak su temininde güneş panelleri ve kollektörlerden yararlnılmasını, daha yeşil binalar üretilmesi, ısı pompalarından yararlanılması konularında da görüş birliğine varıldı.
Aşırı yağışların sele dönüşmemesi için kentlerde yeşil alanların artırılması, aşırı ısınmayı önlemek için yeşil çatılar oluşturulması, kasırga ve benzeri doğal afetlere karşı daha uygun ve dayanıklı konutlar yapılması konularında anlaşıldı.
- Ormansızlaşmanın önlenmesine destek için“Glasgow Liderler Orman Bildirgesi”ne 100’den fazla ülke imza attı.
Şurası bir gerçek ki, iklim aktivistlerinin takdiri hak eden baskısı ve çabası olmasaydı bu kararların alınması da mümkün olmayabilirdi.
Hakkaniyet gözetilerek gerçekleştirilecek küresel yeşil dönüşüm başarılabilirse, bu kapitalizmin yeniden girdiği krizden çıkış için de aranan bir çözüm olabilir.
Prof.Dr.Yusuf Zeren