DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Prof. Dr. Yusuf Zeren
Prof. Dr. Yusuf Zeren
Giriş Tarihi : 24-05-2022 20:53

“İŞ İNSANI GÖZÜYLE EKONOMİ-DEMOKRASİ-SİYASET İLİŞKİLERİ”KİTABINDA MUSTAFA GÜLER’İN SORDUĞU ÜÇ ÖNEMLİ SORU VE CEVAPLARI.

 

Mustafa Güler, büyük bir emekle hazırladığı ”İş İnsanı Gözü İle Ekonomi, Demokrasi ve Siyaset İlişkileri” kitabında 98 yıldır iktidar olmuş bütün hükümetlerin çalışma dönemlerini güvenilir kaynaklara dayalı olarak inceleyerek ekonomi, demokrasi ve siyasete yönelik derlediği bilgi, belge ve farklı görüşleri açıkladıktan sonra, değerlendirmeler bölümüne şu açıklama ile başlamaktadır:

Bu kitaptaki yorumlar, asla dönemin ya da kişilerin yargılanması amacında değildir. Her dönemin kendi özgü koşulları ve uluslararası konjonktürün de etkileri vardır. Tarih yeniden yaşanması için değil, dersler çıkarılması için okunur. Değerlendirmelerde kendimce tespitler yaparak günümüze ışık tutmaya ve geçmişten dersler çıkarılmasına yardımcı olmaya çalışıyorum (s: 92).

Bu açıklaması ile, o günün koşullarında belki zamanın ruhuna uygun gibi görünen kimi kararlar, günümüze kadar gelen bazı olumsuz sonuçlara yol açtığından yaşanmışlar geçmişte kaldı deyip geçmek yerine, benzer hataların yapılmaması için ders çıkartmalıyız saptamasını yapmıştır. Açıklamasına şöyle devam ediyor:

Gazi Mustafa Kemal, tartışılmaz olarak büyük bir devlet adamı ve kurucu gücün sembolüdür. Kurtuluş Savaşı’nın eşsiz kahramanıdır. Bu özellikleriyle liderdir ve kahramandır. Dünyada kurtuluş ve kuruluşu iç içe gerçekleştirmiş liderdir (s:99).

Devamla: Ancak, kurduğu büyük eserin, sahip çıkılarak gelecekte devam edebilmesi için, ülkede yaşayan insanların talep ve eleştirilerine de kulak vermek ve onlarla barışık olmak gerekir. Yurttaşların büyük bölümü ikna edilerek sürece dahil edilmezse Cumhuriyet ve elde edilen zafer sahipsiz kalır. İnsanları ikna ederek sürece katmak kalıcıdır. Kapsayıcılık en büyük zaferdir(S:99).

Mustafa Güler, Tunceli doğumlu bir iş insanı olarak bu soruları sorarken ruh halini şu sözlerle anlatmaya çalışıyor:

“Emperyalist ülkelerle savaşarak kazandığımız kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet’i, 1921 Anayasası’nın birlik ruhu ile başardık. Ancak, kurucu anayasa yerine konan 1924 Anayasası’yla çoğulculuğu kaybederek tekleştik. İnsan hakları temelli demokrasiyi inşa edemedik; bundan laikler de, anti-laikler de, Türkler de, Kürtler de zarar gördü.

Laik isek sekiz bakanlık bütçesi ve kadrosuna eşit Diyanet İşleri Başkanlığı neyin nesi? Değilsek, Diyanetin kadrosu ve bütçesi nasıl izah edilir? Bunun içindir, yeni bir ortak paydada buluşup birlikte aşamayı öğrenmemiz gerek (s: 25)”

İkinci Meclis’in vekilleri de serbest seçimle gelseydi, bel ki de o kadar isyan, o kadar idam ve ceza olmazdı. Bugün daha huzurlu bir ortamda yaşayabilirdik (s:96).

Bu ülkenin her yurttaşı bu ülkenin birer sahibi ve ortağıdır. Herkes ev sahibi olup kiracı değildir. Kimsenin bir yere gideceği yok. Birlikte barış içinde yaşamayı öğreneceğiz. Bütün farklılıkların insan olma paydasında bir araya gelip, herkesin kutsalına saygı gösterip birlikte yaşamak zorundayız. Bunun dışındaki bütün seçenekleri denedik. Hepsi sonuçsuz kaldı(s:110).

Bu açıklamalardan sonra, Mustafa Güler’in kitabında sorduğu soru ve cevaplara geçebiliriz:

Soru 1: Birinci Meclis saltanatı kaldırmış, hilafeti hükümete bağlı bir konuma getirmişti. Hilafet tabelası kaldırılmadan Diyanet Başkanlığı görevleri ile görevlendirilerek zamana yayıp Cumhuriyet ve kurumları ile uyumlu hale getiremez miydik (s:111)?

Cevap 1: Deneseydik İstiklal Mahkemeleri olmazdı. Orada yargılanan on binler ve idam edilen binlerce kişinin yakınlarının Cumhuriyete olan düşmanlıkları ve hesaplaşma olmazdı diye düşünüyorum. O hoyratça dışlanan kesim bugün 70 yıldır iktidardadır. Cumhuriyet ve kurumlarıyla bir türlü barışmadı, hesaplaşmaya devam ediyor(s:111).

Bir sabah kalkıp, 400 yıldır halkın yaşamında olan hilafetin kaldırılması kolay olmayacaktı. Sonuç ta öyle oldu. Toplumu bir arada tutan inanç değerlerinin bir anda yok edilmesi kolay değildir. Bu konuda aceleciliğin ve sert sonuçlarının bedellerini ödüyoruz(s:520).

Mustafa Güler’in bu sorusu ve verdiği cevap yanlış anlaşılmamalıdır. Demokrat ve aydın kişiliği ve aidiyeti dikkate alındığında, bu soru ve verilen cevap sadece bir saptamadır.

Çocukluğu ve gençliğinin içinde geçtiği ve hala akrabalık ilişkilerinin devam ettiği yoksul ve inançlı çevrenin geçmişten bugüne süregelen görüşlerinin samimi bir ifadesidir.

Bu saptamalar, başarısını bu ülkenin katkıları ile sağladığını her ortamda açıklayan bir iş insanın, içinde yaşadığı bu ülkenin demokrasi, barış ve refah içinde olması istek ve arzusunun dışa vurumundan başka bir şey değildir.“Keşke” demenin ötesinde bir niyet de yoktur.

Soru 2: Savaşı başarı ile yönetenler, savaş sonrası demokrasiyi inşa ederek ülkeyi de başarı ile yönetebilir mi? Savaşta başarılı olmanın şartlarından en önemlisi koşulsuz emre itaat ve koşulsuz sadakattir. Yüksek bir disiplindir. İradenin paylaşımı zafiyettir. Yıllarca otoriter bir yaşamın parçası olmuş, yönetilenlerin kayıtsız şartsız itaati üzerine başarı sağlamış bir meslek mensubu, sivil yaşamda çok sesliliğe ne kadar izin verir, demokrat olabilir mi? Roller karıştırılmadan, herkes yerinde kalsa daha mı saygın kalınırdı (s:111)?

Cevap 2: Komutanların Kurtuluş Savaşı’ndaki üstün başarıları tartışılmazdır. Aynı komutanların devlet yönetimlerine taşınmaları başarılarını riske atarken, saygınlıklarını da gölgeleyebilir. 98 yıllık Cumhuriyet tarihimizin 56 yılı asker kökenli Cumhurbaşkanları tarafından yönetilmiştir. Devlet Mezarlığında 65 asker kökenli yöneticimiz yatarken, sivil kökenli yöneticilerimizin sayısı altıdır. Devletimiz sivil değil asker görünümlüdür(s:520).

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) Cumhuriyet tarihinin ilk muhalefet partisidir. Gazi Mustafa Kemal ile Kurtuluş Savaşı’nı birlikte başlatıp zafere ulaştırdıkları silah arkadaşları arasında savaş sonrasında doğan görüş ayrılıklarının biçimlenmesidir.

TCF üyeleri, başta Kazım Karabekir Paşa olmak üzere, Mustafa Kemal’in Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Başkanlığını üstlenmesini istemiyorlardı. Çünkü, fırka genel başkanlığında, günlük siyasi faaliyetlere de katılacak olan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yıpranacağını düşünüyorlardı. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın parti başkanı olmadan Cumhurbaşkanı olarak kalması ve hakem rolünde olmasının hem kendisi hem de ülke yararına olacağını söylüyorlardı.

TCF’nin 196 gün süren faaliyetleri sona erdirildi. Fakat, İkinci Meclis’le doğan bu muhalefet kapatılma ile bitmemişti.1950’den bugüne 72 yıldır Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten bu anlayışa dönüştü (s:63).

Fırkanın kurulması, kapatılması, kurucularının İzmir suikast girişimi ile ilişkilendirilmesi, istiklal mahkemelerinde yargılanmaları, aldıkları cezalar, Cumhuriyet tarihimizde çok önemli yer tutar. Bu dava sonuçları ve etkiler ile canlı bir biçimde yaşamımızı etkilemeye devam ediyor(s:57). Diğer taraftan:

1929 krizinden sonra daha da yoksullaşan halk arasında huzursuzluk ciddi boyutlara ulaşmıştır. Yoksullaşan halkın huzursuzluğunu kontrol altına almak için Mustafa Kemal yakın arkadaşlarından Fethi Okyar başkanlığında Serbest Cumhuriyet Fırkasını (SCF) kurdurttu. Mustafa Kemal, Okyar ve yeni kurulacak fırkaya katılmalarını istedikleri milletvekilleri için güvence olarak kız kardeşi Makbule Hanım’ında Serbest Cumhuriyet Fırkası’na katılmasını sağlamıştır(s:74).

Halkta biriken öfke ve huzursuzluk, yeni kurulan SCF’ye ilgiyi şaşırtıcı derecede yükseltmiştir. Kuruluşunun üzerinden daha iki ay geçmeden, Ekim 1930’da yapılan yerel seçimlerde 502 merkezden 31’inde seçimleri SCF adayları kazanmıştı. Serbest Fırka’ya olan ilgi, yöneticilerini de aşmıştır. Samsun’da SCF adayı Boşnakzade Ahmet Reşit Bey 3312 oy alırken,Cumhuriyet Halk Fırkası(CHF) adayı 416 oy almıştı. Boşnakzade Ahmet Bey görevden alınır, seçim yenilenir ve seçimi CHF adayı kazanır(s:82-83).

SCF’nin kuruluşu, Cumhuriyet’in demokratiklik niteliği kazanarak, tek parti ve tek adam yönetiminden çoğulcu bir yapıya geçilmesine vesile olabilirdi. Bu geçiş elbette sancılı olacaktı. Ancak bu süreç daha az kayıpla tamamlanabilir, bugün yaşadığımız sorunların hiçbirini yaşamıyor olabilirdik. Halk buna hazır değil bahanesi, 97yıl sonra da mazeret olarak önümüzde durmaktadır. Başlanmazsa halk nasıl hazır gale gelecektir(s:82-83)?

18 Kasım 1930’da kuruluşundan dört ay sonra SCF’de kapatılır. Bugün yaşadığımız sorunların kökünü kaybettiğimiz yerde ararsak sebebini bulur ve çözeriz(s: 87).

Serbest Fırka kapatılarak susturulmak istenen muhalefet, 1946 ve 1950’de Demokrat Parti’de güçlü olarak ortaya çıkarak iktidar oldu. Devamında, o gün susturulmak istenen muhalefet, Adalet Partisi olmuş, Doğru Yol Olmuş, MHP olmuş, Milli Selamet Partisi olmuştu ve ve nihayetinde bugün 20 yıldır iktidar olan AK Parti olup 70 yıldır iktidardadırlar. Hepsi o günkü muhalefetin uzantısıdır Cumhuriyetle hesaplaşılmaktadır (s:108).

Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Başkanı olmasaydı, tarihi bir fırsat olarak SCF kapatılmaz, demokrasiye geçerek daha başarılı bir uygulama olurdu. Bürokrasi parti içinde güçlenerek, halkın üzerine baskı kuramaz, halka hizmet etmek zorunda kalırdı. Bu nedenle ki Kurtuluş Savaşı ile başlayan süreci heba ettik.

Bir gün olsun neden hep yoksul olduğumuz, neden hep orta gelir tuzağında çırpındığımız sorgulanmadı. Halbuki dünyanın en önemli ve bereketli coğrafyasındayız(s:109).

Soru 3: 2007 yılı Cumhurbaşkanlığı seçiminde, CHP Meclis’in “açılış yeter sayısı” için 367 şarttır iddiasını Anayasa Mahkemesi’ne taşımasaydı ve normal süreç çalışsaydı acaba AK Parti bu sertliğe gene ulaşır mıydı?

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesinin Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesi ve dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın açıklamalarına rağmen, Ak Parti erken genel seçim de oyunu yüzde 12’den fazla artırdı. Bütün engellemelere rağmen Gül Cumhurbaşkanı seçilirken, Ak Parti’de ciddi bir tutum değişikliği başladı. Zamanı geri döndüremediğimize göre, bu soru sürece bir de bu açıdan bakmamızı sağlamak içindir (s:477).

Bu güncel sorunun cevabını sadece Mustafa Güler’den beklemek haksızlık olur. O da zaten bu soruya cevap vermiyor. Yakın tarih olduğu için cevabı bize bırakıyor. O günleri hepimiz yaşadık. Herkesin kendince bir cevabı vardır. Cevapta ortaklaşmak gerekmez.

Sonuç olarak, Mustafa Güler 20 Kasım 1980 günü hayatını tümden değiştirecek bir sarı zarf almasa da büyük bir ihtimalle bu kitaba benzer bir kitap yazacaktı.

Prof.Dr.Yusuf Zeren

24 Mayıs 2022

Prof. Dr. Yusuf Zeren

Prof. Dr. Yusuf Zeren

DİĞER YAZILARI RUSYA’NIN NÜKLEER YAKIT İHRACATINA DOKUNULAMIYOR. İRAN UZUN BİR NÜKLEER SERÜVENDEN SONRA AMACINA ULAŞTI. NÜKLEER SİLAHI YOLDA. YAPAY ZEKANIN HANGİ YÖNE EVRİLECEĞİ KESTİRİLEMİYOR. GİDİŞAT KONTROL ALTINA ALINMAZSA DEMOKRASİ VE BİREYSEL HAKLAR BALTALANABİLİR. YENİLENEBİLİR KAYNAKLI ELEKTRİK YEŞİL HİDROJEN GAZININ EVLERE GİRMESİNİ SAĞLADI. HİDROJEN SANAYİMİZİ BİR AN ÖNCE KURMALIYIZ DÖRDÜNCÜ NESİL KÜÇÜK MODELLER REAKTÖRLER (SMR) TİCARİLEŞMEYE BASKAMİSTİR: SÜREÇTE GERİ KALMAMAK İÇİN TORYUM YAKİTİ REAKTÖR TASARIM CALİSMALARİ ULUSAL PROJE KAPSAMINA ALİNMALİDİR GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ İÇİN AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI VE TÜRKİYE YEŞİL MUTABAKAT EYLEM PLANI ÖNEMLİ BİR FIRSATTIR. MERSİN’İN BAŞARILI İŞ İNSANLARINDAN MUSTAFA GÜLER’İN “İŞ İNSANI GÖZÜYLE EKONOMİ-DEMOKRASİ-SİYASET İLİŞKİSİ” KONULU KİTABI ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME NÜKLEER ENERJİ VE DOĞALGAZIN AB’DE SÜRDÜRÜLEBİLİR YEŞİL YATIRIM KAPSAMINA ALINMASI HANGİ ÜLKELERİ SEVİNDİRDİ, HANGİLERİNİ ÜZDÜ? ÇIKARTILMASI GEREKEN DERSLER. DOĞALGAZ TEDARİKİNDE ARZ GÜVENLİĞİ SORUNU VE SANAYİ SEKTÖRÜNDE ÜRETİM KAYBINA SEBEP OLAN ELEKTRİK KISITLAMASININ NEDENLERİ SANAYİDE YEŞİL DÖNÜŞÜM ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDEN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GLASGOW TARAFLAR KONFERANSINDA BEKLENEN KARARLAR ALINAMADI NÜKLEER ENERJİDE FRANSA ve ALMANYA KARŞI CEPHELERDE. AVRUPA BİRLİĞİ NÜKLEERE YEŞİL IŞIK YAKACAK MI? OPEC VE KÖMÜRCÜLER ENERJİ KRİZİNİ DERİNLEŞTİRİYOR. KÖMÜRDEN ELEKTRİK ÜRETİM MALİYETİ RÜZGAR VE GÜNEŞ MALİYETİNİN İKİ KATINA ULAŞTI. TÜRKİYE KÖMÜRDEN ÇIKMAYA HAZIRLANMALIDIR. ZOR ZAMANLARIN DOSTU DİKEY TARIM GÖRÜNÜR OLMAYA BAŞLADI YENİLENEBİLİR ENERJİ TAMAM, ŞİMDİ KARBONSUZLAŞTIRMA DESTEKLENMELİ. YERLİ BİR YEŞİL HİDROJEN SANAYİİ OLUŞTURMALIYIZ. YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAK GARANTİ (YEK-G) SERTİFİKALARI AB’YE İHRACATIMIZDA SINIRDA KARBON VERGİSİ SORUNUNU ÇÖZEBİLİR. SANAYİ SEKTÖRÜNÜN BEKLEDİĞİ TÜRKİYE YEŞİL MUTABAKAT EYLEM PLANI AÇIKLANDI SU AYAK İZİMİZ KAÇ NUMARA? DÜŞÜK KARBON AYAK İZİ KÜRESEL TİCARETTE ARANAN BİR ŞART OLMA YOLUNDA PLANLI ESKİTMENİN SONU, DÖNGÜSEL EKONOMİ VE ENDÜSTRİYEL SİMBİYOZ Pandemi, Tarım ve Gıda Tedarik Sisteminizi Gözden Geçirmek İçin İyi Bir Fırsattır Pandemi, Tarım ve Gıda Tedarik Sisteminizi Gözden Geçirmek İçin İyi Bir Fırsattır GREAT RESET (BÜYÜK SIFIRLAMA) COVID-19 SONRASI KAPİTALİZME ÇEKİ DÜZEN VERME PROJESİDİR. İMALATTA PLANLANMIŞ KISA ÖMÜR VE DÖNGÜSEL EKONOMİYE GEÇİŞ AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI VE SINIRDA KARBON VERGİSİ
Yol Durumu
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA