“Tam Kapanma” dün akşam saat 19.00’dan itibaren başladı.
Nisanın son günü. Sıcak bir Mersin sabahı.
Durakta otobüsü beklerken tek tük insanlar AVM’ye girip çıkıyor. Sebze reyonunda hummalı bir çalışma var.
Gazetesini okuyarak çıkan insana rastlamak sevindirici.
Vatandaşımız daha henüz uyanmamış.
Belki de çoktan uyanıp gitmişler.
Üniversite Caddesi boş sayılır. İleride polis kontrolü var.
Otobüs tamamen dolu.
Geçen yıl pandemi başladığında belediye otobüslerinde sosyal mesafe kuralı uygulanıyordu.
Eski tas eski hamam.
Mersin Üniversitesi kapısından giriyoruz.
Üniversite kampüsü bomboş.
Onkoloji Hastanesi önü kalabalık. Karşı otopark da ağzına kadar dolu. Hastane önünde bekleşenlerinin telaşı.
Üniversite Hastanesi durağı ana baba günü. İnenler binenler.
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Acil kapısında iki ambulans hasta indiriyor. Yolun sağı solu, üstü her yer otopark, araç kaynıyor.Normal günlerdeki kadar.
Öğrenci Yurtları önünden geçiyoruz. Bloklar boşalmış, in cin top oynuyor.
Otobüste her kesimden insan var, sadece otobüsün motor sesinde seyahat ediyoruz.
Bir genç valizlerini sımsıkı kavramış. Anlaşıyan ki şehir dışına yolculuk var.
34. Cadde’deye döndüğümüzde polis ekipleri yolu kesmiş araçları kontrol ediyor. Sürücülerin ellerinde A4 kağıdına yazılı izin belgeleri hazır.
Belgesini gösteren geçiyor.
Yolda her ilden araça rastlamak mümkün.
Belediye çöp arabaları, beyaz eşya tamircileri, AVM’ye mal taşıyan TIR’lar, ticari taksiler, şirket araçları, tel tük de nakliye araçları.
Bahçeye ilaç atmaya giden eski bir traktör, traktör sürücüsünün yanında çamurluğa oturmuş bir kadın.
34. Cadde’nin dağ yönündeki kaldırımlar kazınmış, tesfiye yapılıyor..Bir yandan iş araçları çalışıyor.
Orta refüjde Park Bahçelerde çalışan işçiler otları biçiyor.
AVM’ler, manav, market, kasap, eczaneler, tantuniciler, simitçiler açık. Benzin istasyonları, ünlü tatlıcılar da.
KİTAPSAN kapalı. Okullar kapalı. Güzellik salonları, berberler, Pazar yerleri, Jimnastik salonu boş.
Otobüsten çevreyi izlemek güzel, yolun sağını solunu gözlemleyerek gidiyoruz.
Üçüncü Çevre Yolu’nda ilerliyoruz. Servet Tazegül Spor Salonu’nun denginde yol yapım çalışmaları var.Yolun sağ şeridi kapalı.
Yan sokaklara dalıyoruz. Dere yatağına yapılan binaların arasından geçiyoruz.
Yolun kapalı olan kısmına taştan destek duvarı yapmışlar, kale gibi yükseliyor.
Dere yatağında binalar dikilmiş. Doğa bir gün intikamını alacak, sessiz sessiz bekliyor.
Dere yatağına bina ruhsatı verenlere, dere yatağına bina yapanlara, göz göre göre, bile bile dere yatağındaki binalardan ev alanlara kafayı takıyorum.
Dondurmacı Halil Üçüncü Çevre Yolu’na yeni şubesini açmaya hazırlanıyor. Allah herkesin işini rast getirsin.
Yolların kenarında boy boy yükselen süper lüks konutlar. Almış başını göğe dayanmış. Her birinin adı İngilizce. Allahtan biraz da olsa biliyorum ne anlama geldiğini.
Adları Avrupalı, oturanları Şarklı.
Yenişehir’in en seçkin yapısı Atatürk Kültür Merkezi
Atatürk anıtı güllerin içinde yükseliyor.
Galiba biraz bizlere küskün. Arkasını dönmüş.
Güneş tepemde.
Geri dönüyorum, durakta beklemekteyim.
Limon renkli otobüs kısmetime geldi.
Pırıl pırıl. Konforlu, koltukları güzel, gelin arabası gibi ter temiz. Modern bir çizgisi var.
Otobüs yine dolu.
Hastaneden yeni taburcu olmuş on iki-on üç yaşlarında lösemi hastası bir kızımız akülü aracında oturduğunu fark ettim.
Gülümsüyoruz.
Akülü aracında oturuyor.
Otobüse çocuğuyla binen hemşire hanım, kartını gösteriyor, kent kartını okutuyor “Yetersiz Bakiye”
Sağlık çalışanlarımıza şükranlarımız sonsuz.
Belli ki kızını bir yakınına bırakmış onu eve götürüyor.
Bir çocuğun otobüse binmesi kırda açan çiçek gibi. Otobüsün havasını değiştirdi birden.
Annesinin elinden kaçarak bizlerin meraklı bakışları altında otobüsün en sonundaki koltuğa neşeyle yerleşti.
Polis ekipleri denetimlerini sürdürüyor.
Trafik yok denecek kadar az.
İnek karşılayan bir kasap marketin önünden geçerken kasabın parkı pahalı araçlarla dolu.
METRO’nun otoparkı da dolu. Ortalıkta kimse yok.
Yine hastane durağı.
İnenler binenler.
Çevrede insanlar. Yatılı hastaların olduğu blok. Eskisi kadar kalabalık değil. Kafeteryanın yanında Akdeniz Belediyesi’nin çadırı. Banklarda hasta yakınları.
Otobüs iyice doldu.
Sessizlik bozuldu, yeni gelenlerin sesleri çınlıyor.
Limon renkli otobüslerin güzelliği konuşuluyor. Gerçekten çok güzel, konforlu.
Daha sessiz geldi bana.
Şehir Hastanesi’nden taburcu edilen lösemi hastası yolcuyu indirmek durağa yanaşan otobüs, bir güzel kaldırıma eğildi, sağa yattı. ,
Kimsenin yardımı dokunmadan hastamız akülü aracıyla kaldırıma indi. Ardından yakınları eşlik etti.
El salladım.
Otobüse yeni binen yolcuları yüksek perdeden konuşuyorlar. Yazlık site sakinleri gibi.
Otobüsü çok beğendiler. Başkan Seçer’e övgüler düzüyorlar.
İniyorum.
Caddeler sakin.
Öğle vakti, sıcak iyice bastırdı.
Kısa bir AVM turu, bir şey almayacağım.
Küçük Esnafa Sahip çıkıyorum.
Merakımdan, manav reyonuna göz gezdiriyorum. Çilek 19 TL, Muz 19 TL, turfanda erik 30 TL. Domates 9 TL. Yeşil biber 8, hıyar 9TL. Fiyatların yükseldiğine dikkat etmemiştim. Ağzım açık kaldı. Malum Ramazan ayı.
AVM’yi bir iki dakika kolaçan ediyorum.
İnanılır gibi değil, ilk kez şaşırdım saat on ikiyi geçiyor, AVM’de tek bir müşteri yok. Reyon aralarına mı saklandılar, bakıyorum. Kasa önünden çalışanları selamlayarak çıkıyorum kapı önüne.
Manav kısmında birkaç kişi bakınıyor.
Giden gelen yok derken POZCU KOOP dolmuşu durağa yanaştı.
Nisanın son günü. Tam Kapanmanın ilk sabahı, Mersin’de hayat devam ediyor.
Yarın 1 Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı.
Salih Pala