Nasıl da geçer zaman ; öylesine anlamlı kılan yürekten sevmek mi yaşamı. Sevgi mi taşır o yaşam denen kavgayı.
Aylar bir bir geçmekte,insanın güneşe yüzünü döndüğü sıcakları yaşıyoruz.
Köylü ninenin dediği gibi: “Allaha şükür,canım içimde.” Nasıl da yaşama bağlı,bir yandan kirmen eğirirken kurumakta olan kilimlerine bakarak; insanın içini ısıtan yaşama bağlılığın ne derece önemli olduğu bilinciyle.
İnsanı ne mutlu edebilir ki."Neler etmez" yanıtları uzar gider; yudumlanan kırmızı şarap tadında .Bir birine ne olursa olsun sıcak yüreklerini açan insanlarımız ,insan sevgisinden beslenerek küçük mutluluklarına bizi de aralarına alıp unuttuğumuz ne varsa elimize koyar cömertçe. Yorgun gündüzün ardında bir yanık türkünün hüzünden sıyrılıp bir İç Anadolu türküsüyle coşmanın da yolunu bulur. Nasıl olsa akşama bir ekmek parası kazanılmıştır, sıcak aş tandırda kaynamakta.
Küçük kebapçının gözlerinde parlayan sevinç de öyle : “Canımız sağ , buna da şükür.” Daha ne umutlarla yarın sabah yeniden açacak nafaka kapısını. Büyük düşlerden çoktan uyanmış. Mangal başında tozu dumana katarak.
Yağmurları bekleyen zeytinciler, son yağmurlardan sonra öğle yemeklerini bir an evvel bitirip, işi akşama koymadan telaşla: “Atıştırıyoruz Allah bundan da geri koymasın.”diyerek . Umut ekmeği yavaş yavaş çoğalıyor mu bilinmez.
Yavaş yavaş ve her adımda mutluluk duyarak ; bahçenin kapısına kadar koluna giren yeni geline yaşlı kadın elini bırakmadan : “Ah kızım ! Sen benim yaşadıklarımı bir bilsen. Nereden nereye ... Beni taa Manisa’dan hangi rüzgarların attığını bilir misin ? Ah ne adamdı . Nur içinde yatsın.”deyişindeki erinç. Onu bu sakin dünyasında mutluluğu gözlerinden okunuyor.
Bir simit ,bir sıcak çay. Oh ! Ne güzel bu öğle geçiştirmeleri, sımsıcacık bölüşülen öğle saatleri , küçük çocuğun elindeki balona sarılırcasına yenen simitler.
Her ne kadar köşe başlarını tutmuş düzenbazlara inat güzelliğinden, efendiliğinden, hanımlığından ödün vermeden emek ve sabırla işine ekmeğine koşan, hak ettiğini almadan evine dönen binlercesi gibi umudunu yitirmeden yüreğindeki ateşe taş basıp yaşama “gülümsüyor." Bir iyi yan bulup, sarılıyor sevdiklerine, bal eyliyor acılarını.
Umudun olduğu yerde güneş hiç batmaz. Yürekten bağlı olduğumuz ne kadar kutsal değerlerimiz var ki ; inançları öz güvenleri kaya gibi dimdik ve heybetli. “Evvelallah hakkından geliriz . “ diyen minibüsün yaşlı şöförü sağından geçerken sık sık , korna çalan taksiciye kızarak; yoluna devam edişi gibi.
Hala her yerde büyük umutlarla yola çıkanlar, umutlarını tüketmeden evlerine dönmeye çalışıyor. İçindeki güz sıcağında ekmeğini pişirerek.
İnadına yaşıyoruz, kollarını açmış yaşam aşkına .
Sevgiyle, hoşça kalın.
Salih Pala
MERSİN KENT HABER