Varlık nedenimizi azcık sorgulayalım mı ne dersiniz.
Kendimizi yaşamın içine hoyratça atarken, bir türlü çözemediğimiz sorunlar yumağında boğuşurken, kendimizden de kaçarak,nerede bir huzur bulmak isteriz?
Şimdi bir odada “evde kal” çağrılarıyla kendi kendimizin tutsağı olduk.
Kurtulmayı bekliyoruz. Bizi kim kurtaracak? Kulaklarımızı tıbbın mucizesine diktik, bekliyoruz. Sonra ne olacak, daha mı yaşanır olacak dünya.Daha mı mutlu olacağız.
Var mı böyle bir yer? Var ise nerede?
Yaşama nasıl bakmalı ki, kendimizi arındırmalı, öyle ilginç, ilginç olduğu kadarda karma karışık, sosyal yaşamımız da,iş yaşamımız da, duygusal yaşamımız da,öznelliğimizi koruyarak nasıl bakabiliriz gerçek yaşama.
Her şeyi biçimlendiren, ,sebebi de BİZ olan; biz değil miyiz? Kendimize ne kadar yakınız, ne kadar uzağındayız varlığımızın.
Aşk,tutku,yalnızlık içinde, gözleri kör eden bir yolda,yaşamın kendi nameleri diline bir şarkı gibi düşer,.Hüzün de yakışır insana,hak edilmiş,hak edilmemiş onca şeylere rağmen,yüreğini tüketirken de; acılar da daha anlamlı olur yaşamak.
Her şeyin değeri var, yaşanılan, içinde uhde kalan; düşlerinin içinde hep en kutsal yerinde bekleyen,eksilmeyen,artan, bir türlü kabına sığmayan ne varsa, onu kutsal bir varlık gibi koruyan,”çalmayan-çaldırmayan” öyle bir şey,”tek sahip olduğum şey” yaşadığım bunlardı,bu benim gerçeğim. Bunları yaşadım. Dahası da var “söyleyemediğim sözcüklerim ben de kalsın” dersin.
Zaman zaman kendimizle dalga geçsek de, çok ciddiye alırız her şeyi. Olmazsa olmazımız deriz.Oysa oluruna bırakmalı bazen,Su akar yolunu bulur.Süreçlerden geçmeli,Güzel bir şarkının,güzel bir tablonun,güzel bir şiirin ortaya çıkması için demlenmesi gerek.Kirazın kızarması ,tatlanması,üzümün şaraba dönmüşmesindeki sır burada .İnsan yavrusu çok zor büyüyor.
Kim istiyor aslında büyümeyi, içimizdeki çocuğu öldürmemek, kıyöa o çocuğa, sonra yaşam koskoca ”hiç”, hiçliğe feda etme hayatı.
Yaşam bizim için çok değerli. Yaşam kısa anlardan ibaret bunu çok iyi bilmeli. Anı yaşabilmek. Anların kalitesini artırmak, “kana kana” su içer gibi
Soluk aldığın her an içine sinmeli, hayatla kavgan hep sürmeli. Umudun mavisi , toprağın doğurganlığı,güneşin sıcaklığı, her doğan gün,izin ver sizi kucaklamasına. Zor günler geçirdiğimiz bir yıla başladık,daha ne kadar sürecek hak getire.Dört duvara hapis kaldığımız odamızda, şapkamızı koyup düşünmeliyiz.Nerede hata yaptık,Yaşamın kısır döngüsü, kent yaşamın tutsaklığında akıl tutulması yaşadık.Çok geç olmadan doğanın bize sunduğu zenginliğin farkına varmalı ,kendimizle barışmalı.
Yaşam, size verilen en büyük armağan olduğunu unutmayın.
Salih Pala
MERSİN KENT HABER