(İnsana dair maceramız sürüyor, daha önce yazdıklarımızı anımsayarak okumaya çalışın lütfen.)
İnsan diye adlandırılan varlığın insanlık tarihine bir göz attığımızda kısaca şunları görürüz. İnsan ilkel yaşamdan teknolojiyi keşfederek kurtuldu: Onbinlerce yıl dağ, mağara, çöl hayatı yaşadı. Ellerin maharetini keşfedince değişim başladı.
Önce taşı yonttu, sonra demirle aşkı sanayiyi yarattı. Bilişim çağında dijitalleşme ile işin zirvesine ulaştı. (Şimdilik zirve) Her bakımdan zenginleşti, “zenginlik” başını döndürdü, insanlıktan çıkıp tanrı olmak istiyor şimdi..
Peki bu nasıl oldu?
İnsan akıllı bir varlık olmasıyla övünür. Oysa akıl tek başına bir halt değil; nitekim kimse aklıyla duvara bir çivi bile çakamaz. Aklın dışarıya uzantıları var; bunların başında el gelir. Aslında insan son tahlilde eldir diyebiliriz.
İlkel bir memeli iken ve de hayvanlar aleminin bir üyesi iken (yukarıya doğru avlanırken) dik omurgalı hale geldi. Ayakları üstünde kalınca eller boşa çıktı ve ellere bakıp fark etti. Avını daha kolay avlamak için bir sopanın başına sivrilttiği bir taşı bağlayınca bir balta meydana getirdi, bu onun ellerle yaptığı ilk alet oldu. Bununla daha kolay ve etkili avlanmaya başladı. Bu sayeden mağaradan düze indi, geliştirdiği tekniklerle artık fazla avladıklarını biriktirdi. Biriktirmek onu yerleşik hayata geçirdi. Bir toprak parçasının etrafını (karşıt cinsten biriyle birlikte) çitle çevirip yurt edindi, böylece ilk aile nüvesi ve ilk tarım toplumu başladı. Bu yaklaşık sekiz bin yıl sürdü.
İkinci önemli teknolojik atılımı kendisinin ve evcilleştirdiği hayvanların gücünün yerine buhar gücünü keşfetmesi oldu. Yanısıra demiri eğip bükmesi ile fabrikalar kurdu. Bu hem üretimi hem yaşam biçimini kökten değiştirdi. Bu serüveni de yaklaşık iki yüz yıl sürdü.
Her bakımdan çok zenginleşti, çok değişti. Bu değişimi ve zenginleşmeyi bir örnekle açıklayalım. Bir kilo kumu ele alalım. Kumu tarım toplumunda ancak harç yapar duvarda kullanırsınız. Bir kilo kum tarım toplumunda ancak bir sent eder. Sanayi toplumunda kumu cam yaparsınız. Camın hammaddesi silis, silisin de kumdur. Müteşebbis bir kilo kumdan yaptığı camı bir dolara satmaya başladı. Ardından bilişim çağına sıçradı. Bilgi çağında ise o bir kilo kumdan bilgisayar çipi yapıp bilgisayarı bin dolara satmaya başladı. Bir sentten bir dolara, bir dolardan bin dolara, geometrik bir artış oldu.
Bu her bakımdan böyle oldu. Bu hızlı değişim başını döndürdü şimdi başını göklere dikmiş orta gitmek, oralı olmak istiyor. Bu nedenle son elli yıldır başka bir maceranın içinde.
Düşünsenize; önce kol gücünü, sonra makine gücünü kullandı, şimdi de zihin gücünü kullanmaya başladı. Karasabanla fabrikaya, oradan da bilgisayara geçti. Bilgisayardan yapay zekaya..
Şimdi artık demire akıl vermeye, akıllı demiri insana çevirmeye çalşıyor. Farkına varmadan giderek kendisi yarattığı şeye benziyor.
Geldiği bu nokta ona artık yetmiyor, binlerce yıl taptığı tanrılara benzemek istiyor, tanrılaşmak peşinde koşuyor. Bir Amok Koşucusu gibi, başaracak mı yoksa işin sonunda tükenecek mi belli değil. (Devam edecek)
--
Prof. Dr. Ahmet ÖZER
Toros Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi
ŞBP Bl. Bşk.