Sevgili Ünlemcim,
Canparem,
Canımın yaşam kaynağı,
Nur-ı Aynım,
Seni nicedir şiirsiz bıraktığımı biliyorum; ama artık yaşadığım yerleşkede kültürel hiçbir etkinlik yok. Kitapçı yok, kütüphane yok. Kültürel bir sorunu tartışacak, tartışmak da ne, konuşacak kimse yok. Kendimi, başındaki çeşmenin suyu başka bir yöne akıtılmış bir çalıya benzetiyorum; kuruyup gideceğim, sert bir rüzgar beni kökümden koparıp Kemal Ustanın “Ortadirek”te anlattığı döngele gibi dereler doğru sürükleyecek, hissediyorum…
Sevgili, işte böyle duyguların kucağında kıvranırken çok değerli, lafın gelişi değil, gerçekten çok değerli bir öğrencim, kendini ve yeteneklerini kanıtlamış, sanat dünyasına kabul ettirmiş öğrencim, arkadaşım, meslektaşım Menşure’nin arkadaşlarından Sayın Avukat Alpaslan Ayral, büyük zahmetlere katlanarak üç şiir kitabı gönderdi bu köyüne. Biri Sayın Lütfü Abay’ın “Şiir Dünyası” adlı 159 şiir içeren kitabı. Diğeri Sayın Turan Ekmekçi’nin “Sözler paylaşan olursa şiirdir” alt başlıklı “Buruk Sözler” adlı 136 şiir içeren kitabı. Bunlardan ileride söz edeceğim sana. Üçüncüsü ise Sayın Alpaslan Ayral’ın bir derlemesi: “Âşık Tabibî Hayatı ve Şiirinden Seçmeler” adlı eseri.
Canlar Canı, bu mektupta işte bu ozandan Talibî’den söz edeceğim sana.
Sayın Ayral, derlemesinin başına, bir edebiyat adamından çok bir edebiyat bilimeri titizliği ile Âşık Talibî’yi tanıtmış bize. Özetlemeye çalışacağım; değilse yorarım seni, uzun ve değerli bir çalışma çünkü Sayın Avukatın ürettiği metin.
Âşık Talibî, çağdaşımız; Sivaslı bir halk şairi. 1928, Tatmaç köyü doğumlu. Ancak ailesi Azerbaycan kökenli. Oradan göçüp gelmişler Sivas ellerine. Bu bağlamda bence dikkate değer olan husus, babasının Sivas’ın yetiştirdiği ünlü şairlerden Deliktaşlı Ruhsatî’nin arkadaşı olması. Talibî’nin yetişmesinde bu baba arkadaşı Büyük şairin önemli katkıları var.
Bir de sosyal hadise olarak şansızlığından söz etmek istiyorum. Bir insanı şair yapan hususlardan biri olarak gördüğüm için: Talibî babasının bacanağıdır. Analığının kız kardeşi ile evlendirilmiştir çünkü.
Uzattım yine, son bir cümle:
Bizde aşıklık geleneğini bilirsin, aşık adayı ya bir güzel elinden ya bir pir elinden bade içer ya da bir ustadan icazet alır. Bizim Talibî, Âşık Ruhsati’den icazet alır rüyasında… O üne kadar Bekir adıyla şiirler yazan şair, o rüyada kendisine yol açan Ruhsati’nin belirlediği Tabibî mahlasıyla yazmaya başlar.
Ne var ki yazdıklarının çoğu kaybolmuştur; ama geriye kalanlardan da bir seçki kitabı çıkarmış Değerli Avukat Alpaslan Ayral Bey.
Bir iki şiire ne dersin?
ÇÖZEMİYORUM
Hayat bir bilmece hatta kör düğüm
Fakat yıllar yılı çözemiyorum
Felek kırdı kanadımı kolumu
Lakin kulaç atıp yüzemiyorum
Kitaplara sığmaz yazsam da derdim
On altı aşında murada erdim
Daim düşkünlere yardım ederdim
Unuttum sayısın yazamıyorum
Çalamadım kemanımı sazımı
Kimler çekmedi benim nazımı
Alnıma yazılan kara yazımı
Tabib der bir türlü bozamıyorum.
DİLEMİYORUM
Acep şu feleğin bana kastı ne
Neden eller gibi gülemiyorum
Akıtır gözümden kanlı yaşları
Velakin bir türlü silemiyorum
Gözüm yoktur sarayında hanında
Ne saltanatında ne de şanında
Her an oldum düşkünlerin yanında
Acep suçum bu mu bilemiyorum
Gel biçare Tabibî büyük söyleme
Yüzemezsin aşk deryasın boylama
Dert verip dermana muhtaç eyleme
Ya Rab başka bir şey dilemiyorum.
Bu kadar yeter, tadı damağında kalsın.
Hoşça kal,
Şiirde kal,
Şiir kal.
A.Ümit Aloğlu
Kuzucubelen.
1Alpaslan Ayral, Aşık Tabibi, Hayatı ve Şiirlerinden Seçmeler, Sivaslı Aşıklar Dizisi 3. Seri No18,