Sevgili Ü…
Ulaşılmaz Ece,
El Debaran Yıldızım,
Uzun süredir yazmayınca beyin de parmaklar da göz de paslanıyor. Birhan Keskin’i okurken sana ondan söz etmediğimi anımsadım. Bu bence bana yakışmayan bir bencillik. Son dönem şiirimizin en seçkin kalemlerinden biri olan bu şairimizi tanımamak bir lezzetten, bir beyinsel ve estetik zevkten yoksun kalmaktır.
Birhan Hanım, eğitimi bakımından bir sosyoloktur. İstanbul Üniversitesi sosoyoloji bölümünü bitirdikten sonra yayın kuruluşlarında çalışmış, bir de dergi çıkarmış arkadaşlarıyla: “Göçebe Dergisi” Bu süreçte çeşitli dergilerde boy gösterdiğini görürüz. 1991’den itibaren yaklaşık 10 sene içerisinde 5 şiir kitabı yayımlanır. Her biri diğerinden daha özel ve ögündür. Böylece ismi yavaş yavaş herkes tarafından duyulmaya başlıyor. Altıncı kitap “Ba” ile 2006 Altın Portakal Şiir Ödülü’nü kazanır ve Birhan Keskin, edebiyatımızda Gülten Akın’da n sonra bu ödülü alan ikinci kadın şair olur.
Doğrusu ben, beğenirim Birhan Keskin şiirini; derinlikli, düşünsel öğelerle duyguları harmanlayışını, umudu ve hüznü insani yanlarıyla anlatışındaki doyuruculuğu severim.
Sen de sevecek misin, merak ediyorum. İşte sana birkaç Birhan Şiiri:
Eski Avluda
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Çalıda sarı bir çiğdemim ben
Ve senin çok eski cümlen.
Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
Ben sana bir eski Endülüs avlusu
İstersen serin bir Portofino getirsem
Ya da Yedigöllerin yedisini birden.
Bir çiçek açtığında
Bir eski avluda
Diyor ki;
Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
Buldum buluşturdum kendime geldim
Tek eksik sensin!
İncecik, çilli bir dille sen de gelsen.
Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
Begonviller ve bir mavi kapı
Ve illa amansız bir avlu getirsem.
Dünya soğur, akşam serinlerken,
Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
Ve işte en geniş cümlem:
İçimi açtım sana.
İçini açmak için.
Aşk
Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun,
o dorukları seviyor, korkuyor bundan
ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,
ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden,
kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.
Çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun,
esmerliğin gecemde, öyle kal.
“Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla” diyorsun,
yağmur bir yalıyor yüzümü,
bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme
öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.
Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,
oysa camdaki sardunya gibi üşür
bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir
bir, çıplağın çıplağımda.
Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde
öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.
Ağrı
O günden sonra kuracak güzel bir cümlem olmadı hiç
dünya için. Rüyalarım tüller ve silahlardan bu yana sisli.
Kıvrılıp giden dalgın bir yol, yolda eski bir taş,
Limanda bağlı bir tekne, yosunlu bir halat gibi durdum.
Uzağımda açık denizdi o yürüdü gitti.
Ben kıyıda ıssız bir ev, ince boğazda gıcırdayan tahta iskele,
iskelede bir lastik, az ilerde turuncu bir şamandıra,
İçimde kuzeyden bir hatıra aksiyle durgun suya vurdum.
Bir siyah beyaz kare içinde, hepsi hepsi bir hatıra işte
Bıraktın, unuttum, unutuldum.
Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.
Ayna
Sen bana elma yerdin eskiden
Ben kocaman bir bardak su sana mutfaktan
İki buğulu ağaç olalım, ben sana
iki serin taş, demiştim, daha o zaman
yan yana, ses veren, yağmur alan.
Sen şimdi oradan,
eteğimdeki taşları çatlatan
sözcükleri getir, yan yana getir.
Altı kitaptan şiir seçmek zor. En iyisi alıp onları okumak. Öneririm.
Bu mektup da uzun oldu, biliyorum. Daha kısa mektuplar yazmayı başarmalıyım. Daha anlamlı, daha derinlikli ve yüreğimin yarasını daha iyi anlatan mektuplar…
Şimdilik hoşça kal,
Sevgimde kal,
Şiirde kal,
Şiir kal.
A.Ümit Aloğlu, 03.09.2023, Kuzucubelen