Burada ve İmece’deki köşemde sayısını anımsayamadığım kadar uyarılarda bulundum, öneriler yapım CHP’ye. Hatta “Bu son!” dediğim bile oldu. Öyle olaylar oluyor, öyle beklenmedik durumlar yaşanıyor ki yazılmazsa –yazılınca bir şey oluyor sanki- suçlu hissediyor insan kendini.
Bu kez şu doğal afetler ve sonrasına dair sosyolojik bir gerçekliği ve (bence) yapılması gerekeni yazmak istiyorum.
Dünya ölçeğinde yapılan istatistikler gösteriyor ki deprem, sel, tayfun vb. felaketlerden sonra, özellikle ilk üç dört ay içinde yapılan seçimlerde, felakete uğrayan kitleler, iktidarda olan partilere oy vermeyi yeğliyorlar.
Sosyoloji, bu gerçekliği psikolojinin yardımıyla açıklıyor: Çaresizlik içinde olan kitleler, gücü elinde bulunduranın kendisine yardım edebileceğini düşünüyor, oyunu da ona veriyor.
Ülkemizde de böyle oldu. Çaresizlik içinde olan halkımız, bir tek oy verilemeyecek durumda olanlara verdi oyunu
. Onlar da şimdi bununla övünüyor, halkımızın sağ duyusundan söz ediyorlar.
Ancak bu konunun devamı şöyle açıklanıyor: Aradan birkaç ay geçtikten, gerçekler ortaya çıkıp bilince ulaştıktan sonra insanlar bu kez hesap sorma duygusu geliştiriyor; sorumluları cezalandırmak, haklarını aramak ve almak istiyorlar.
Bu kez!
Bu kez, eğer muhalefet, şunu yapmadınız bunu beceremediniz gibi dedikodu üslubundan kurtulur o halklara doğru, gerçekçi, insancıl ve hayata geçirildiğinde insanları tatmin edebilecek; onların ve evlatlarının geleceğini mamur kılacak projeler sunabilir, önerilerde bulunabilirse insanlar oylarını geleceklerini kurtaracağına inandıkları muhalefete veriyor.
Muhalefet bu inancı sağlayamazsa iktidar fıtrat, kader diyor; Soma’da olduğu gibi sarıklıları gönderiyor, “Allahın takdiri” dedirtiyor. Camilerde hocalar, Allahtan emir gelmezse sinek kanadını kımıldatamaz, herkes kaderini -alın yazısını- yaşar dedirtiyor. Yani düşünmeyi engelliyor, Düşünemeyen insanlar, felaketi kazaya ve kadere bağlıyor, oyunu yine felaketine sebep olan iktidara veriyor.
Bilmem anlatabildim mi?
A.Ümit Aloğlu,
6 Şubat 2024, Kuzucubelen