Fazlaca inançsal bir boyutu olan “helalleşmek” kavramının birkaç boyutu olsa gerek.
(Özeleştiri veya yüzleşme terimlerinin değil de “helalleşmek” sözcüğünün kullanılmakta olması, konunun ayrı bir boyutudur.)
Bunlardan siyasi boyut, konunun en duyarlı yanıdır.
Siyasi helalleşme,(Biraz Popülist bir mantıkla) kitlelere, geçmişe dair özeleştiri yapıyor rollerinde halkın oyuna talip olmaktır. Yakın geçmişte vuku bulmuş olaylarla ilgili bu helalleşme, içtenlikten uzak ve kavramı yozlaştıracak nitelikler taşır. Hatta bu tür helalleşme sorunları gelecekte daha büyük boyutlara taşır.
Bir de insani boyutu vardır helalleşmenin. Örnekle anlatayım: Devletin, evlatlarını kaybetmiş annelerle tatmin edici bir barış sağlamak insanî bir boyuttur.
Devletin, Tunceli. Maraş, Sivas, Elbistan vs katliamlarının hesabını vererek mağdur ve rahatsız insanlarımızla barışması insanî bir boyuttur.
Ne var ki asıl amacı insanlarımız arasında barış sağlayan, kardeşlik duygusu yaratan bir helalleşmeden söz edeceksek hepsini saymayalım; ama devlet örneğin 6-7 Eylül olayları ile AKP döneminde yaşadığımız Suruç, Roboski, Ankara katliamı mağdurlarıyla helalleşmeden bu toplumsal barış, CHP’nin tek yanlı popülist diye de sıfatlandırılabilecek girişimi ile başarıya ulaşabilir mi?
Biraz daha derinlere gidelim: Yavuz Sultan Selim katliamı, Babalı isyanı, Koçgiri kıyımı da işin içine katılırsa nereye varırız?
Günümüze gelelim, dolar karşısında zavallı durumuna düşürülen Türk Lirası ile nasıl helalleşeceğiz? Bu biraz da çalışan nüfusun neredeyse yarısını asgari ücrete, yokluk sınırının altında yaşamaya mahkum edilmişlerle helalleşmek anlamına mı gelmez mi?
Bir de laikler var, içtenlikli Kemalist aydınlanmacılar var; gidişattan rahatsızlar. Cumhuriyet değerlerinin yok edilmesi karşısında kendilerini ezilmiş ve çaresiz hissediyorlar. Bunlarla nasıl helalleşeceksiniz.
Uzatmayayım; zorluklarını düşünürsek neredeyse olanaksız gibi görünüyor bu helalleşme sorunu; ama illa da yapılmalıdır. Birinin bütün güçlükleri bilerek başlatması gerekiyordu.
Kılıçdaroğlu’nu, bu helalleşmeyi başlattığı için, içtenlikli ve bütünselliği ile yapabilirse kutlayacağım.
Ne var ki Kılıçdaroğlu,
a) Hesaplaşmanın “muhafazakârlarla” yapılacağını söylemekle ve konuya sağ tandanslı sözcüklerle yaklaşması;
b) Ülkenin ilerleyişini durduranları, çağdaş ve bilimden yana ilerleyişini engelleyenleri, aydınlanmacıları horlayanları konunun dışında tutması, sorunun biraz ölü doğmuş çocuk olacağı kaygısını doğuruyor bende.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Ahmet Ümit Aloğlu