Muhalefet yenildi. Nedenleri, seçim sürecinin koşulları, iktidarın devlet gücünü ve olanaklarını; valiler ve tüm devlet bürokrasisini orantısız kullanması dahil), iç dinamikler, dış destekler, seçim hileleri (fazla seçmen kaydı iddialarından fazla oy pusalı bastırılmasına, bu pusulara gerekli mührü bastırıp dışarıda seçmene verilmesi, sandıkta onu kullandırıp sandık başkanlığından alınanı cebine koyup dışarıda ilgililere para karşılığı teslim edilmesine varan iddialar…),sandık başı dahil süreç içinde silahlı külahlı insanların etkileri, millet vekilini bile darp etmeye varan şiddet, Afganlılar, Suriyeliler, Afrikalılar, Somalılar, bir ev/daire alarak vatandaşlık hakkı elde eden Araplar (Kuveytliler, Birleşik Arap Emirliği vatandaşları, Suudiler, Katarlılar, Mısırlılar; hatta Libyalılar, Somaliler…) Muhalefetin sandıklara sahip çıkamaması, ittifak partilerinin ittifak adayına oy vermemesi… ilh. Göz önüne alınarak anlatılmaya çalışılsa da bütün bunlar tartışmayı gerektirse de sonuç itibariyle muhalefet yenilmiştir. Bu tarihi gerçeklik, ülkenin içinde bulunduğu sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik koşullar, dış politikamız ve Dünya konjonktürü bakımından iktidar için bunca zafiyet taşıyorken muhalefetin başarısızlığı
kişilerden bağımsız olarak1 nasıl anlaşılabilir, nasıl açıklanabilir?
Bu sorunun cevabını sosyolojiden isteyebiliriz. Sosyoloji, konuya rejimin sınıfsal ve ekonomik dayanakları; toplumsal ve sınıfsal kültür ve bunların belirlediği siyasal tercihler ve temel belirleyiciler açısından cevap verebilir.
Bir Parantez Buraya bir parantez açıp sorabiliriz: İktidarın temel özelliği neydi ki muhalefet onu yenemedi?
Bu sorunun da can alıcı yanıtı şudur: Muhalefet iktidarı tanımıyordu. Muhalefet, iktidarın “tekelci sermayenin gerici ve aşırı milliyetçi kesimlerinin diktatörlüğü” ya da “finans kapitalin iktidarı” olduğu ön kabulüyle hazırladığı politik görüşlerine dayalı bir programla onu yenmeye çalıştı. Bu yanlıştı. Birileri kısık ve utangaç bir sesle iktidarın temel özelliklerinden biri olan “dinci, İslamcı” kimliğini dile getirse de muhalefetin söylemi onun bir kültürel alt yapısı/ ajandası olduğunu, politik çizgisini bu ideolojik yapının tarihi alt yapıdan da beslenerek oluştuğunu,
hatta bu yapılanışın kolayca faşizme dönüşebileceğini, faşizmin de kapsayıcı, kitleleri sürükleyici forma ulaşacağını ya bilmediği için ya da bilse bile öngöremediği için hesaba katmamıştı. Hesaba katmış olsa bile onu önleyecek, o yapıyla mücadele edecek taktikleri hatta fikrî alt yapıyı hazırlayacak erginliği gösterememiştir. Yani sahaya eldivensiz boksör, silahsız düellocu olarak çıkmış, dahası onun en güçlü, en hassas yanına saldırmış, onu ürkütmüş, husumetini çekmiştir. Özetle muhalefet, faşizmle, diktatörlükle, tek adam rejimiyle ideolojik temelden yoksun; salt enflasyon, TL’nin değer kaybı, pahalılığın artması, soğan-patates söylemiyle ve nasıl gerçekleştirileceği açıklanamayan vaatlerle mücadele edilebilir/ seçim kazanılabilir sandı. Yanıldı, yenildi.
A.Ümit Aloğlu, 3.06.2023, Arnavutköy