"Düz Adam" genç bir yazarın, Sevgili Bekir Yıldız'ın ilk eseri.
Değerli düşünür ve eleştirmen Bedriye Korkankorkmaz, "Kelimelerin peşinden koşmayı severim." diyor ya, haklı. Kelimeler çoğu zaman düşüncelerimizi de yönlendiriyor. "Düz Adam" için Bekir Yıldız'ın "İlk romanı" dedim ya, zihnim, irademi aşan bir süratle "roman" ve "ilk roman"a yöneldi.
İlk romanlar genellikle, yazarlarınca gizlenilmeye çalışılsa da bir "öz yaşamöyküsü", bir "anılar", biraz "özentiler", bir o kadar "öykünmeler" yığınıdır. En çok da yazarın "ben"idir. Bu nedenle de birinci kişi ağzından yazılmıştır çoğu.
Evet, emek mahsulüdürler; ama çoğu, yazım, anlatım hatalarıyla doludur.
Yazar, kurgu yapmaz, çoğunlukla öz yaşamöyküsünü, yaşamının kronolojisi içinde vermeyi kurgu zanneder.
İçlerinde başeser değerine ulaşmış olanlar vardır elbette; ama çoğu büyük yazar, ilk eserinden söz etmeyi istemez; ondaki yetersizlikleri, eksikleri, acemilikleri kabullenemez çünkü. Oysa o eksiklikler, o acemilikler, o yanlışlar, o yazım ve anlatım hatalarıdır yazarı yazar yapan.
Tolstoy'un "Çocukluğum" adlı eseri bunlardan biridir.
Gorki'nin de bir "Çocukluğum"u vardır; ama o ilk eseri değildir onun. Hatta ustalık dönemi biyografik romanlarından biri olduğunu söyleyebiliriz.
Ben ilk romanlar arasında en çok Genç Werther'in Acıları'nı severim. Hiç de ilk roman değilmiş izlenimi verir çünkü.
Düz Adam'a dönmeliyiz, küser, Düz Adam'ım diye ihmal edildik yine, der.
Düz Adam, bir ilk romanın bütün özelliklerini taşıyor. (Bu cümleyi isteyen övgü, isteyen yergi olarak okuyabilir. )
Hemen söylemeliyim: İyi ilk romanlar, yazarına tramplen, kaldıraç görevi de yapar. Bir ilk roman bu görevi yapabiliyorsa asıl görevini omuzlamış olur. Düz Adam böyle bir vizyona sahip. Onda yazarın hayatı okuyabildiğini, okuduklarını değerlendirebildiğini, değerlendirmelerinden genellemelere ulaşabildiğini , yaşam kuralları saptayabildiğini, bir fikir ve ruh haline ulaşabildiğini, insanın iç dünyasına yolculuk yapabildiğini görüyoruz.
Bu tür kısa tanıtım yazılarında örnekler vermeyi çok da doğru bulmuyorum, seçilmiş bir paragraf bana daima insan vücudundan koparılmış bir et parçası, sökülmüş bir tırnak gibi gelir; ama usule de uymazsak yazı amacına ulaşamayabilir. Örneğin şu cümlelerin sahibi, içinde bulunduğu ruh hali ve içtenliği ile bana çok tanıdık geldi. "...kalktım, Telefonu aldım. elime, Cemile'nin kayıtlı ismine baktım. Çok güzel görünüyordu ismi. İlk harfini büyük, diğerlerini küçük yazmıştım. Kendime kızdım. Hepsini büyük harflerle yazdım. 'Arasam mı' diye düşündüm. Korktum. Bir delilik yapmamak için telefonu masanın üzerine geri bıraktım. "Seni seviyorum Cemile!" dedim. Utandım. Kızdım kendime. ...."
Belki de siz, şu bilge adamı daha çok seveceksiniz:"Bak Yusuf, bu meslek bir sanattır. Burası âb âlemidir, burası badegâhtır. Bizler sakiyiz, barbayız. Yeri gelir ayyaşla, berduşla, badekeşle oturup ağlarız. Yeri gelir çakırkeyfle, tavında içici ile güler eğleniriz. Kiminin yarasında kabuk olacak, kiminin kahkahasında neşe olacak; ama asla kimsenin masasında meze olmayacaksın. Ağırlığını, tavrını onlara hissettirmezsen tepene çıkarlar. Ama esnaf olduğunu da unutmayacaksın. Cebinde bir tutam gülücük taşıyacaksın daima. En acılı gününde bile gelen müşteriye o bir tutam gülücüğü çıkarıp vermesini bileceksin..."
Bekir Yıldız'ın Düz Adam'ını severek okudum. Sevdim. Her okuduğum kitaba yaptığım gibi arkasına okuduğum günün tarihini "24 Mayıs 2019 Mezitli" düştükten sonra kendime sordum: Ne okudum ben? Düz Adam bir ilk roman mıydı, bir uzun öykü müydü, yoksa bir ilk anı roman mıydı.
Belki de hepsiydi; ama içtendi, anlatım akıcıydı,. Gözlemler gerçekçiydi, her biri yazarın çarpıcı diliyle başarılı betimlemelere dönüşmüştü. Şu kanı oluştu bende: Devam ederse, çok çalışarak, çok emek vererek yazmaya devam ederse büyük romancı olabilir bu genç adam; büyük yazar sanına ulaşmış hemşerisi, belki de akrabası Osman Şahin gibi...
Kendisine bir de önerim var: Büyük yazarların çoğunun iyi bir sekreteri, iyi bir redaktörü, iyi bir editörü olur. Bazılarının sevgilileri, bazılarının eşleri, bazılarının arkadaşları bu görevleri yapar, bazıları da profesyonel yardım alır; ama illa ki vardır.
Herkes sevinmelidir ki ülkemiz/ulusumuz/ Mersin'imiz yeni fakat çok farklı tarzda yazan yeni bir Bekir Yıldız'a kavuştu. Kendisinden böyle sığadan geçmiş yeni eserler bekliyorum...
Ahmet Ümit Aloğlu
ahmetumutaloglu@gmail.com -Mezitli
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Düz adam, Bekir Yıldız, Sokak Kitapları,2017 İst.