İslam Dünyasının bilim, teknoloji ve uygarlıkta, Batının gerisinde kalmış olmasının bir ya da birkaç nedeni olmalı. Bu nedenlere gelmeden söylemeliyiz: Müslümanlar, kısa bir sürede önemli bir coğrafyaya egemen olmuş, aynı süreçte Dünyanın bilim ve düşünce merkezi haline gelmiştir. Elbette bu büyük başarı tesadüfî değildir. Kadim Yunan uygarlığına, (onun düşünürlerine ve düşünürlerinin eserlerine) ulaşan İslam, kısa sürede onları ve eserlerini, bugün bile bizi hayrete düşüren bir sürede kavramış, hemen de onları aşan başarılara ulaşmıştı.
İslam’ın başarı öyküsü, Halife Al Ma’mun’un, “Beyt-ül Hikma” adını verdiği Bağdat Akademisini kurmasıyla başlatılabilir.
Bu dönemde İslam âlemi, salt bilimde ( ekvatorun çevresini hesap edilmesi, meridyen yayının ölçülmesi, haritacılık ve astronomi vs. vs), felsefede değil, teknolojide de büyük gelişmeler sağladı.( otomatik silahlar, su saatleri, fotoğraf makinesinin atası camera lucida…)1
Artık uygarlığın merkezi, insanın refah içinde yaşadığı ortam İslam coğrafyasıydı.
Bu büyük uygarlık, ilham aldığı, beslendiği Grek uygarlığı gibi, çöktü.
Yunan uygarlığının yaşadıklarını Müslümanlar da yaşadı. Parlak Yunan uygarlığı, deneysel bilimleri ve evreni incelemeye yönelik bilimsel çalışmaları bir yana bırakıp sofistlerin sadece “niçin” sorusunun peşine düşüp bilginin zaten insan ruhunda var olduğunu ve onu bilince çıkarmak için bitmez tükenmez sorularla uğraşmaya başlayınca aklın üstünlüğü yerini dogmatik düşünceye –sofist felsefeye- bıraktı ve Yunan Uygarlığı çöktü.
İslam dünyası da aklın yerine vahyi koyunca çöktü. Bir farkla: Müslüman dünyasında çöküşün nedeni cahillik değildi. Tersine iyi yetişmiş, zeki felsefeciler öldürdüler aklın üstünlüğünü ve deneysel bilimleri ve onlara dayanan teknolojik gelişmeleri… 2 Müslümanlar maalesef i İbrahim el- Gıyaseddin Eb’ul Feth Ömer İbni brahim el- Hayyam gibi aklı, başta matematik, tıp ve astronomi olmak üzere bilimi yüceltenlerin yerine, dünyaya vahiy ve hayalden bakanları önceleyince tıpkı Yunan Uygarlığı gibi çöktü.
Batı, üstünlüğü yeniden ele geçirdi; çünkü Rönesans ve reformlar aklı ve bilimi yeniden egemen kılmıştı.
Bugün, şimdi, yeniden düşünmek zorundayız: Rehberimiz akıl ve bilim mi olacak yoksa ilham ve vahiy mi?
Yönümüz Uygar Batı mı olacak, mistik Doğu mu?
Bir daha anımsatalım: Batılı, kilisede “İsa, Allah’ın oğludur” inancıyla ibadet ederken bilim dünyasında “İsa, Nasıralı bir marangozun oğludur” diyebilme sekülerizmiyle geldi bugünlere…
A. Ümit Aloğlu, 08.06.2022, Kuzucubelen.