Tanıl Bora, "Cereyanlar ( Türkiye'de Siyasi İdeolojiler)" adlı hacimli fakat klasik tarihçi dilinden çok fantastik bir anlatımı seçen eserinde Kemalizmi çeşitlendirmekte, bu ideolojinin bakılan noktalar açısından nasıl göründüğünü anlatmaya çalışmaktadır.
Oraya varmadan ben, yine Tanıl Bora'dan mülhem olmak üzere, 2020 koşullarının baskısında, bir Jakoben Kemalist’ten, bir Akdenizliden, Samet Ağaoğlu'nun Fransız İhtilalinin "devrim meleği" olarak tanımlanan, ihtilalcilerin sol kanat liderlerinden St. Just'e benzettiği Reşit Galip'ten söz etmek istiyorum.
Bu Akdeniz ikliminin öfkeli dr'u ve siyaset adamı, Jakoben kimliği ile bizzat devrimin sahibi Mustafa Kemal'e, devrimi, "devrimci radikalizm"den uzaklaştırmak suçlamasıyla karşı çıkmıştı. Bu iki devrimcinin ünlü Atatürk sofralarından birinde yaptıkları tartışmayı hepimiz biliriz: Reşit Galip, Milli Eğitim Bakanı Esat Bey'i şiddetle eleştirir. Atatürk, kendi sofrasında öğretmeni Esat Beyin bu kadar sert eleştirilmesine kızar. Ve Reşit Galip'e "Sus" der. O ise devam eder: "Burası Saray; ama Padişah sarayı değil, bu sofra sizin ama siz padişah değilsiniz, burada millet meseleleri konuşuluyorken susmam." der. Atatürk ona, "Sofrayı terk etmesini emrederse de Reşit Galip yerinden kıpırdamaz. Atatürk, madem siz kalkmıyorsunuz, öyleyse ben kalkıyorum" diyerek sofrayı terk eder; sofradakilerin de kendisini izlediğini görünce, "herkes yerine otursun" diyerek salondan ayrılır. Biraz sonra yaveri gelerek Atatürk'ün, sofranın devam etmesini istediğini misafirlere duyurur.
Salonda hava donmuştur, herkes Reşit Galip'in sonunun geldiğini düşünür; ancak bilindiği üzere kısa süre sonra Reşit Galip Milli Eğitim (Maarif) vekilliğine getirilecektir. Çünkü Atatürk, onun devrimci kişiliğini, kendisine itaatsizliğinden önemli bulmuştur. Bugün yasaklanan, dün ise milyonlarca çocuğumuzun her gün okuduğu Andımızı da o yazacaktır.1
Reşit Galip'in Jakoben kimliği, Atatürk'e kendi sofrasında başkaldırabilmişliğinden çok devrime yüklediği anlamdadır. O halkın temel yapısı/ yapı taşı olarak gördüğü köylüyü bilinçlendirmek, devrime inandırmak ve aktif hale getirmek gerektiğine inanıyordu. Kurtuluş Savaşımızı da salt ülkeyi düşman işgalinden kurtarma savaşı olarak görmüyor, aynı zamanda halkımızın kanını emen ağalara, şeyhlere; kısaca mütegallibeye karşı verilmiş bir savaş olarak görüyor, yoksul ve küçük köylüye dayanarak bu mücadelenin devam etmesi gerektiğini, toplumumuzun kültür ve ideoloji bakımından yükseltilmesinin savunuyor; eski toplumun tasfiye edilmesi gerektiğine inanıyordu.
Toprak reformunun yapılmasında ısrarcı davranıyor, demokrasiyi ve sosyalizmi kurtarıcı ideolojiler olarak görüyordu.
Böyle bir adama Jakoben" denmezse ne denir?
***
Bugün, Sayın Erdoğan, Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Akşener, Sayın Bahçeli ve diğer tüm liderler karşısında birer, belki de birden fazla Reşit Galip’e ihtiyaç var bence…
1 1- Andımız: Türküm, doğruyum, çalışkanım, İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir. Ey Büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.Ne mutlu Türküm diyene