Yazılarımın başlıkları giderek uzuyor. Bu, bir konuyu kendi bağlamında düşünemediğimi, zihnimin karmakarışık olduğunu gösteriyor.
Örneğin, ülke gündemine zorla sokulan Ayasofya ...
* Siyasi anlamı ve önemi var.
* Dinsel anlamı ve kapsamı var.
*Tarihî statüsü ve bağlamı var.
Hiç aklınıza gelmemiş olabilir, eğitim tarihimiz bakımından ifade ettiği simgesel bir değeri var.
Burada hepsini tartışamayız, sondan başlayalım:
Osmanlı düşünce dünyası dine dayalı bir yörünge çizer.
Cumhuriyet, düşünce dünyasına akıl ve bilime dayalı bir yörünge çizmek ister. Bu aydınlanma, karanlıktan kurtulma demekti ama, imkansız gibiydi; çünkü aydınlanmanın inşa edileceği zemin bataklıktı. Şehirlerimiz tenhaydı, halkımızın yüzde sekseni köylerde yaşıyordu; akılla, bilimle ilgisi bir yana,okuma yazması bile oktu.
Bu nedenle bir avuç aydınının aydınlanmayı köyden başlatma fikri ile yarattığı eğitim kurumu, çabuk söndürülen bir ışık oldu.
Işığın söndürülmesi, salt köylümüzün yeniden karanlığa gömülmesine değil, büyük bir toplumsal alt üst oluşla gelişen göçler nedeniyle tüm ülkenin karanlığa gömülmesine neden oldu.
1940'lı yılların ortalarında hayatımızı yeniden dini esaslara göre şekillendirmeyi amaçlayan karanlık, 1950'lerin "siz isterseniz hilafeti bile getirisiniz" anlayışının bir devamı olan
12 Eylül darbesi ve Özal dönemi, eğitim programlarına dinin yerleştirilmesini hızlandırdı, artırdı. 2000'li yılların ilk çeyreğinde ise eğitim, bütünüyle dinsel bir hüviyete kavuşturuldu, milyonlarca çocuğumuz din kıskacında bir eğitime tabi kılındı.
Hayır, karamsar değilim, sayısı binleri aşan İHL'ler neredeyse boş durumda... Halkımız, siyasilerin bütün çabalarına rağmen çocuklarını Fen Liselerinde, Anadolu liselerinde okutmak istiyor. Gençlerimiz mezun olduklarında işsiz kalacaklarını bile bile üniversite kapılarına yığılıyor.
Siyasilerimiz, politik bir argüman olarak dini kullanmanın etkisizleştiğini gözlemliyorlar ve bu nedenle en önemli, çağlardan beri kullanılan Ayasofya silahına sarılıyor.
Kısa Cumhuriyet tarihi bize gösteriyor ki demokratik değerlerinin yok edilmeye çalışıldığı dönemlerde Ayasofya gibi dinî semboller gündeme taşınmakta; fakat her defasında Cumhuriyetin kuruluşundaki sağlam ilke, yeniden canlanmakta, yeniden ayağa kalkmaktadır.
***
Bu yazı çok eklektik bir metin oldu. Demek istediğimi bir cümle ile söyleyip yazıyı da sizin zihninizi de işkenceden kurtarayım:
Bir sembol olarak Ayasofya'nın ve diğer bütün dinî değerlerin istismarı bu ülkeye karanlıkları yeniden getiremeyecektir; boşuna çabadır; çünkü karanlık, çağımıza uygun değildir...
Ahmet Ümit Aloğlu