Ben Mersin'de yaşıyorum.
Kentlilik bilinci, kent aidiyeti gibi kavramlardan haberim var.
Cumhuriyetçiyim, laik, sosyal, hukuk devletinden yanayım, demokrasi aşığıyım.
Ülkeme, yurduma, halkıma kara sevdalıyım.
Osmanlı'yı öğrenmeye çalıştım, Cumhuriyet tarihini bilmek zorunda olduğumu düşünürüm. Elimden geldiğince de öğrenmeye çalıştım.
Dün, bir söyleşide, bir gazeteci arkadaştan Atatürk'ün 20 Ağustos 1917'de Mersin'e geldiğinde Albay Bahattin'in kendisini Karamancılar konağında misafir ettiğini, bu konağın şimdilerde denizden iki- üç yüz metre içeride kaldığını, önüne çirkin bir iş hanı yapıldığını; konağın, Mustafa Kemal Paşanın konuk edildiği yıllarda sahilde olduğunu öğrendim. Bunca yıldır neden bilmediğimi, neden öğrenmediğimi düşündüm, kendimden utandım.
Mersin'de duyarlı, bilinçli bazı insanların bu konuda ciddi yayınlar yaptığı halde benim onları da görmemiş olmamı ise daha utanılası bir durum olarak değerlendiriyorum.
Örneğin değerli araştırmacı yazar Üstat Abdullah Ayan, utancımı pekiştirmek için, bu konuyla ilgili bilgi yüklü yazısını sosyal medyada, benim bir paylaşımıma açıklama mahiyetinde yayımlamak zahmetine katlandı. Kedilerine utancımı giderecek olmasa da şükranlarımı arz ediyorum.
Her zaman, her yerde tarihini bilmemenin, değerlerine sahip çıkmamanın ulusun geleceği için çok tehlikeli olduğunu söyleyen biri olarak, yaşadığım kentin tarihinin önemli bir olayını, hem de Atatürk'e dair bir olayını bilmiyor olmak utandırmaz mı insanı!
Konuyu öğrenir öğrenmez sosyal medyada kamuoyu ile paylaştım, STK'ları konuyu öğrenmeye, gereği için çaba göstermeye çağırdım.
Bazı değerli arkadaşlar "Ben biliyordum, şuradaki sohbette yanımdakine söylemiştim" gibi bilgi gösterisi yaptılar; onlara bir sözüm yok.
Yeni öğrenen ve tarihine, geçmişine, cumhuriyete ve onun kazanımlarına önem veren herkesi Atatürk'ün kaldığı o konağa sahip çıkmaya davet ediyorum.
Ahmet Ümit Aloğlu