Ortadoğu halkları dinsel mitlerini ve bu mitlerin yarattığı tabuları sorgulamadan aydınlığa ulaşamaz. Bu coğrafyada yaşayan uluslar ve artık sayıları iyice azalmış olan kavimler bir tek efsane çerçevesinde okurlar din, ırk ve dünya ilişkilerini...
Bunca halkın ortak yaratısı olan, İbrahimî dinler dediğimiz inanç kozmolojisi 5-6 bin yıllık bir tarihe sahiptir. Şimdilerde bile bu kavimlerin her bireyi size İbrahim'in sülalesini, kavminin diğer liderlerini; İbrahim'den ve İsmail'e kurban efsanesini, Yakup'tan Musa'ya canlıların yeniden hayat bulması meselini, ; Davut'un mezmurlarından Süleyman'ın aşkı Saba Melikesi Belkıs'ın kıssasını, Yusuf'tan Eyüb'e sabrın meyvesini anlatır size. Çünkü bizler, bu efsane çerçevesinde anlıyoruz Dünyayı; Dünyanın ve insanın yaradılıştan bu güne uzanan, artık bir öğretiye dönüşen yaşantısını...
Bu öğreti, bizi başka dünyalara, örneğin doğunun gizemli öğretilerine, Batının geliştirdiği bilimsel gerçekliklere kapatıyor.
Doğuya açılırsak insanı ve dünyayı 5-6 bin yıla hapsedemeyiz. Belki bu 5-6 bini, 50-60 bine götürecek verilere ulaşacağız. O dünya bizi Ademsiz Havvasız; Yakupsuz İbrahimsiz ve elbette İsa'sız fakat bizimkinden farklı bir Dünyaya götürecektir.
Batıya gidersek müspet bilimler denilen bir aleme gireceğiz ve düşünme kabiliyeti sınırlı insanların "Batının teknolojisini alalım ama..." diyen cümleleriyle karşılaşırız.
Böylesi yolculuklara çıkabilir miyiz?
Zor!
Bu coğrafyanın İnsanlarını, 5-6 bin yıldır biçimlendirdiği inanç atmosferinden kurtarmak/ uzaklaştırmak; onu başka bir kozmolojiye taşımak öyle kolay değil.
Nasıl ve kim, bunca farklılaşmış insan soyuna, İbrahimî hikayedeki Adem ile Havva öyküsünden önce de insan vardı diyebilir?
Birileri bunu diyemezse ve bu bölgenin insanı da "kuşku" ile tanışmazsa aydınlanamaz.
Belki de bu nedenle İnsanlarımız, İsevînin yaptığını yapamıyor: İsevî, s.. inanıyor.Bab, Oğul ve Ruh'ül Kudüs'e tapınıyor kilisede; ama kiliseden dışarı çıktığında "İsa Nasıralı marangozun oğludur" diyebiliyor...
Böylece dünya ile ahreti birbirinde ayırmayı başarınca "akıl", "bilim" ve "aydınlık" geliyor.
***
Ne anlatıyorum ben?
Saçmalıyorum galiba...
Ahmet Ümit Aloğlu