Sevgili Ünlemcim, Şiirin Mihenk Taşı Sevgili, Bugün sana bize göre çok genç bir şairden söz edeceğim; adı Bedirhan Gökçe. Bedirhan Gökçe, salt şair değil, belki de ondan çok bir şiir seslendiricisi… Zaten daha çok şiir seslendiriciliği ile ünlüdür. Şairimiz, 21 Mart 1976 tarihinde Ardahan’da doğmuş, ancak oralı mı, ailesi oraya görevle gelmiş orada doğup Ardahanlı mı olmuş, ayrımında değilim. Çocukluğunda mahalle maçlarında su ve sakız satarmış diye bir ayrıntı kalmış aklımda. Memur çocukları böyle işler yapmazlar; acaba ailesi mi farklı, Bedirhan mı, bilemeyeceğim. Kazandığı parayla Kemalettin Tuğcu’nun, Ömer Seyfettin’in hikâye kitaplarını alıp okuduğunu öğrenmiştim yaşam öyküsünden; aklımda tutuyorum. Öğrenim hayatına dair bir bilgiye sahip değilim, yalnız bir süre mankenlik yaptığını, TRT’de şiir ve metin seslendirdiğini anımsıyorum. Galiba hayranları, bu şiir seslendirmelerinden dolayı sevdiler kendisini. O da bunun farkında olmalı ki bu şiir seslendirmelerini albüm haline getirip yayımladı. Yine mi uzattım? Şiirlerine geçmeden bir not düşmeme izin ver; ben şiir okuyuşundan çok şiirlerini severim Bedirhan’ın.Çünkü o, özlemelerin , kavuşamamaların, unutulmaların, ötekileştirilmişliklerin, yalnızlıkların şairidir. Bir şiir okuyucusu olarak şiirn iç ve dış musikisine egemendir ve şiirlerinde bu egemenliği kolayca gözlemleriz. Bak şimdi sana birkaç şiirini sunacağım, sen de google amcadan şiir seslendirmelerini dinle, sonra yargımı eleştir. Ne yargıya varırsan var, kabulüm. İşte Bedirhan Gökçe’den birkaç şiir sana. Güle güle oku. Beğenmezsen yırt gitsin bu mektubu. NE ÇIKAR Tut ki gecenin Alacakaranlığında düşlemişim seni. Tut ki, rüyalarımı bölmüşsün ne çıkar? Ne çıkar gündüzlerin selamsız aşkına, Geceleri kefen biçsen. Bir anlık hırsla, Her şeyi yıkıp geçsen, ne çıkar... Tut ki bundan böyle unutmuşum seni. Tut ki artık çalan parçalarda ismin geçmesin. Tut ki yazılan şiirler, seni anmasın, Varsın eller de unuttu desin. Ben seviyorum ya seni, Sen sevmesen, ne çıkar... ESKİ BİR SANCI Eski bir sevdayı anlatır, Çalan her şarkı. Her nağmede gizlidir, Eski bir sancı. Bazen hüzzamdır sessiz, Hüzünlüdür eskiden. Bazen sabadır sensiz, Mistik ve de derinden. Sen ki hasret yüklü gemide, Yanımdayken özlemim. Sen ki özlem yüklü sevdada, Yurt yurt gezindiğimsin. Ne sen bil bunu, Nede ben söyleyeyim. Aşık maşuktan ayrı, Acı çeker bilirim... SENİ DÜŞÜNÜYORUM YA ŞİMDİ Seni düşünüyorum ya şimdi.. Zamanın ne önemi var? Her şey anlamını yitiriyor gözlerinde Bir kaçak gibi her köşede bakışların Korkuyorum gözlerime takılıp kalmandan İçimdeki alevi fark edersin diye korkuyorum Gel desem..Tut elimi..Sevdiğim ol desem.. Dudaklarından çıkacak sözden korkuyorum Benim olsan diyorum kendi kendime zaman zaman.. Benim olsan..! Ölüm kadar gerçek geliyor sensizlik.. Varlığınsa yaşamak kadar yalan.. Senden öte yaşadığım ne var şu an? Şu an ki..! ! Ateş parçası gözlerinin esiriyken ben.. Bir yabancı kadar uzaksın sen! Neden ey sevgili? Neden! ! ? ? Gideceksen şimdi git! Ama geleceksen bekletme Yoruldum artık anlıyor musun? Ne zaman? Hangi yoldan geleceğini beklemekten.. Şu an seninle doluyum ya yar! İnan ki vazgeçtim artık kendimden. Bu akşamlık bu kadar yeter mi Sevgili? Dilersen emret, daha bir çok şiir var defterlerimde bu genç şairin, yazarım sana. Şimdilik hoşça kal. Esen kal, Şiirde kal, Şiir kal. Sevgilerimle. Ahmet Ümit Aloğlu. İmza yerine: Meram akşamlarında çiçeklerin nasıl olgunlaştığını bilirim ben. Çözmüşken şifresini tam da hayatin Korkma Ankara korkma Yazılmamış bir şiirin okundukça çoğalan ilk kelimesinde, Akıp giderken kaderimiz iki ayrı yöne, Mutlaka buluşacak vuslat denizinde. Bedrihan Gökçe Ahmet Ümit Aloğlu