“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Sözü Mevlana’nın mıdır?
Bu sözle beraber muhafazakâr Sünni İslam’dan tasavvufi dünya görüşüne kayan düşünürümüze ait olduğu söylenen, ancak daha çok Hacı Bekrat-ı Veli’ye aitmiş duygusu uyandıran altı öğüdü de anımsatmak isterim.
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörürlükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
Bu öğütlerin Mevlana’ya ait olduğu tartışmalıdır. Örneğin sonuncunun ona ait olmadığını, bazılarının kesinlikle Hünkâr Hacı Bektaş’a ait olduğunu yazanlar oldu. Ancak vecizelerin atasözü değerinde ve öğretici oldukları su götürmez.
Cumhurbaşkanımızın Japon atasözü diye söylediği sözü, Japonların bilmediği ortaya çıkınca atasözü, vecize, galat-ı meşhur kavramları üzerine bir şeyler yazmak gereği duydum. Yazıya başlamadan günlük gazeteleri gözden geçiririm; Sözcü’de Yılmaz Özdil’in muhteşem mizahi aforizmalarını okuyunca ahkâm kesmek yerine okurlarıma tarih konusunda fikir verecek paragrafları buraya almayı uygun buldum.
Diyor ki Yılmaz Usta:
“Romen Diyojen batarya batarya, gülle gülle saldırırken, Sultan Alparslan ve askerleri Allah Allah diye saldırıyordu” dedi…
Gerçi, 1071'de batarya/top filan yoktu, barut anca 250 sene sonra toplarda kullanılmaya başlandı ama, olsun.
★“İstanbul'un tarihçesini bilmiyorlar, tarih bilseler konuşmaya yüzleri olmaz, öyle elinde mercekle Romen Diyojen gibi dolaşılmaz” dedi… Gerçi, mercekle dolaşan, hayali roman kahramanı Sherlock Holmes'tü, mercek yerine fenerle dolaşan Diyojen'in İstanbul'la alakası yoktu, Sinoplu filozoftu, Romen Diyojen desen, zaten mercekle fenerle alakası yoktu, Malazgirt'te esir düşen Bizans imparatoruydu, üstelik, bu üç isim arasında iki bin sene vardı ama, olsun.
★
“Bizans'ın hanımları Fatih Sultan Mehmet'i karşılarken başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederiz demişlerdir” dedi… Gerçi, o lafı söyleyen Bizanslı hanımlar değildi, o lafın orijinali zaten öyle değildi, söylendiği tarih de 1453 değildi ama, olsun, en azından Bizans'ı denk getirmişti.
★
“Ankara, Selçuklu başkenti” dedi… Gerçi, Selçuklu başkenti Konya ama, olsun, Ankara'nın da başkent sıfatı taşıdığı muhakkak yani.
★
“Gençler, biliyorsunuz, Abdülhamid hiçbir şey kaybetmeden bu toprakları korudu, hiç toprak kaybetmedi” dedi…
Gerçi Abdülhamid, Mısır, Tunus, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, toplam 1.5 milyon kilometrekare toprağı savaşmadan kaybetti ama, olsun.
★
“Abdülhamid'in hal fermanını hazırladılar ve kendisini ne yazık ki idam ettiler” dedi… Gerçi Abdülhamid idam filan edilmedi, 76 yaşındayken kalp yetmezliğinden yatağında öldü ama, olsun.
***
Japon atasözünden sonra bunları okuduğumda kendime sordum: Gerçekten durum bu ise, bir insan neden böyle konuşur? Neden böyle güç duruma düşer? İnsanların öyle bir makamda oturan insanın söylediklerini en azından anlamak için araştıracaklarını, varsa yanlışı ortaya koyacaklarını neden düşünmez?
Eğer bu insan bir de liderse…
Bir lider, bilmediğini biliyormuş gibi göstermeyi kendisine yakıştırabilir mi?
Bu sorunun cevabı kesinlikle “Hayır!” dır.
Öyle ise yukarıdaki paragraflara konu olan kişi neden böyle davranıyor? Acaba bu tavır, bir psikolojik hal midir yoksa bir propaganda yöntemi midir?
Siz ne dersiniz?
A.Ümit Aloğlu, 24.05.2022, Kuzucubelen