Dün, kendisiyle söyleşmekten zevk aldığım bir arkadaşım, konuşmasının bir yerinde, ”Biz korkak bir milletiz” dedi.
Biz, korkak bir millet miyiz?
Arkadaşımla söyleşimizin konusu Kaz Dağları idi. “Biz korkak bir milletiz” sözüyle, toplumsal tepki vermekteki yetersizliğimizden yakınıyor, bir tepki vermeye kalkışılsa ilk sıkıda hepsi bir yana kaçar diyor, ekliyordu: Yunan halkı, et fiyatlarına zam yapıldığında tencere tava sokakları doldurdu. Fransız halkı akaryakıta zam yapıldı diye bütün düzeni, Cumhurbaşkanının politikalarını 37 haftadır sorguluyor. Ya biz?
Bu soruya yanıt ararken bir düşünürümüzden yardım alacağım: Ahmet Hamdi Tanpınar diyor ki: ”İnsan lügat genişliğidir.” Tanpınar’ın bu sözünü şunun için aldım: Bizim sözlüğümüzde,“direnme”, “başkaldırma”, “hak arama” gibi kavramlar ya yoktur ya silik haldedir ya da sınırlıdır.
Üstat, bir başka yerde, tiyatrodan söz ederken diyor ki: “Bizim tiyatromuz, susmuş bir milletin, ilk konuşan eşhası olarak başlar.” Burada bir sava dönüştürmek istediğim görüş, “direnmeyen”den, “hakkını aramayan”dan, “başkaldırmayan”dan öte, “susmuş bir millet” olduğumuz gerçekliğidir.
Kime karşı direnecektik? Kendi sultanımıza karşı mı? Yönetimimiz altında bulunan sayısız milletin gözü önünde kendi sultanımıza karşı mı direnecektik? Ki o, zillullah-ı fi'l-arzeyn idi.
Kimden hakkımızı isteyecektik? Kendi sultanlarımızdan mı? Ki bütün ülke onun babasından kalan malı idi.
Kime başkaldıracaktık? Kendi sultanımıza mı? Ki ona biat, ulu’l emre itaat olarak dinin buyruğu idi.
İtiraf etmeliyiz ki Cumhuriyet de bu Osmanlı geleneğini sıkı sıkıya benimsedi, nedeni ve boyutu ne olursa olsun, azıcık kıpırdayanı ezdi: Dersim, Serbest Fırka vs. vs…
İşte Dünyaya örnek düzeyde naif ve uygarca; silahla, sopayla değil, espri ile, mizahla, müzikle, çiçekle, türkü ile yapılan Gezi bile ölümlerle, yaralanmalarla kirlendi. Aradan bunca yıl geçtiği halde hesabı sorulmakta olan bir eyleme dönüştürüldü.
Tanpınar Hoca’nın “insan lügat genişliğidir” sözü ne kadar anlamlı. Bizim lügatimizin genişliğinde korkaklık yoksa bile yüzyılların yarattığı bir biyokültür var: Devlet babadır, Devletle bostan ekilmez. Devletle başa çıkılmaz.
Galiba biz, korkak olmaktan kurtulmak için önce lügatimizi değiştirmeliyiz: Direnmeyi, hakkını aramayı, gerektiğinde başkaldırmayı öğrenmeliyiz,tabii ki eğer sulh u salah istiyorsak…
Ahmet Ümit Aloğlu