Mezitli’nin bir dağ mahallesindeyim. (Bu köyler neden mahalle oldu, anlayabilmiş değilim.) Hava serin. Kahveye uğradım; varil bozması soba gürül gürül...
İnsanlar, sobanın çevresine dizilmiş söyleşiyorlar.
Murtaza Amca, seksenli yaşlarda, sözü sohbeti yerinde, özgül ağırlığı olan bir insan, konuşuyor:
- Belli, iktidar gidiyor; ancak gelecek olan iktidarın işi zor. Bu yıkımı düzeltmek öyle kolay olmayacaktır.
İbrahim Uçak, orta yaşlarda, kendine, bilgisine güvenen biri. Söze giriyor:
- Muhalefet iktidara gelebilirse bu iş çözülür Murtaza Amca, ancak ben bu iktidarın… derken Murtaza Amca sözünü kesiyor İbrahim Uçak’ın:
- İbrahim, iktidarın lafını söyleme bize. Millet istemeyecek de onlar oralarda oturacaklar öyle mi? Olmaz öyle şey. Demokrasilerde değil, diktatörlüklerde bile olmaz öyle bir şey. Biliyorum, iktidar yandaşları öyle laflar üretiyor, bir korku iklimi yaratmaya, bir algı oluşturmaya çalışıyor, biliyorum; ama sen onlara alet olma. Halk güle güle derse, güle güle giderler.
İbrahim Uçak, ”Amca, dedi, benim demek istediğim o değil, demeye çalışıyorum ki muhalefet iktidara gelirse işi çok zor. Bu yıkımı düzeltmelleri kolay olmayacak...”
Murat Yılmaz delikanlılık çağında. Daha saygılı bir tavırla kullanıyor dilini.
- Bana söz düşmez burada; ama izniniz olursa…
Bir ağızdan “Estağfurullah. Konuş Murat, konuş” diyor insanlar. O da sürdürüyor sözünü:
- Ben bu konuda şöyle düşünüyorum; lafı uzatırsam bağışlayın, işaret ederseniz susarım da.
-Eh haydi anlat bakalım diyor, sobanın etrafını sarmış mahalleli.(köylü mü demek gerekirdi bilemem.)
-Bakın İstanbul, Ankara, Mersin, Adana ve diğerleri çok borçlu belediyelerdi. Yeni yönetimler, merkezden, iller bankasından gelen payları kısıtlandığı halde bir yandan eski yönetimlerin bıraktığı borçları ödüyorlar bir yandan da bir sürü hizmet üretiyorlar. Nasıl oluyor bu? Belli ki gelirleri doğru biçimde, doğru yere harcanırsa iyi işler yapılabiliyor: Halka tohumluk verdiler, fidan verdiler, çitil verdiler, inek, keçi, kaz, koyun verdiler. Çocuklara süt dağıttılar. Öğrencilere, yoksullara yemek verdiler, sabah çorbası içirdiler. Ekmek dört lira oldu, bunlar ucuz ekmek veriyorlar. Öğrencilere internet verdiler, hızla yurt sorununu çözmeye çalışıyorlar; ders araçları hatta bilgisayar tablet verdiler. Öte yandan yol, su, elektrik, kanalizasyon, metro gibi hizmetlerini aksatmıyorlar. Gelirleri azaltıldığı, hizmetleri engellendiği halde nasıl yaptılar bunları? Bütün bu hizmetlere harcanan paralar, bu hizmetlerin yapılmadığı zamanlarda nereye gidiyordu?
Murtaza Amca coşmuş olmalı:
- Vakıflara, yandaşlara! diye bağırdı.
Murat aldığı geri dönüşümden memnun. Dudağında gülümseme devam etti:
- Devletin gelirleri sadece halk için kullanılırsa endişe etmeyin her şey kısa zamanda düzelir.
Cemaati bir suskunluk aldı. Belli ki söylenenler akıllarına yatmıştı; ama tahribatın büyüklüğü nedeniyle o kadar kolay olacağına dair algıyı ise silemiyorlardı beyinlerinden.
Bu iş de geliyor, gelecek olan diyenlere düşüyor .
Özetlersek:
Geliyorsa gelecek olan, biz de göreceğiz görülecek olanı.
A.Ümit Aloğlu,
Kuzucubelen, 15,12,2021,