Bu demokrasi ne zavallı, ne çaresiz bir kavram; ülkede bir iş yerinde grev oluyor, insanlar “grev ve demokrasi” konuşuyor.
Basın mensuplarına dava açılıyor, bazıları tutuklanıyor, insanlar “basın özgürlüğü ve demokrasi” konuşuyor.
Ülkenin ekonomik durumu bozuluyor, insanlar “ekonomi ve demokrasi” konuşuyor.
Ülkede işsizlik artıyor; insanlar “istihdam ve demokrasi” konuşuyor.
Ülkede haksızlıklar, hukuksuzluklar almış başını gidiyor; insanlar demokrasinin olmazsa olmazı olarak hukuku; adaletin olmazsa olmazı olarak demokrasiyi konuşuyor.
Ülkede ödemeler dengesi bozuluyor, hazine boşalıyor insanlar, “ etik ve demokrasi” konuşuyor.
Bir köyümüzün ilkokulunda öğretmen yok, cami imamı ile kara çarşaflı karısı derslere giriyor; insanlar, “laiklik ve demokrasi” çığlıkları atıyor.
Yetmiş kadar üniversitemizin rektörünün bir hakemli dergide yayımlanmış bir tane bile makalesi yokmuş, kariyerini İslamî İlahiyat alanında yapmış bir prof’u TIP fakültesine rektör atıyorlar, ülkenin göz bebeği Boğaziçi Üniversitesi’ne siyasi kimliği olan bir prof’u rektör yapıyorlar, insanlar sokağa iniyor, “bilim ve demokrasi” konuşuyor.
Parlamentoda bazı vekillerin dokunulmazlığı kaldırılsın diye fezleke düzenlenip Meclis Başkanlığına veriliyor, bir partinin kapatılması için de dava açılıyor; insanlar “siyaset ve demokrasi” konuşuyor.
Pandemi nedeniyle okullar kapatılıyor, dersler online veriliyor; ama milyonlarca öğrencinin tableti, telefonu, bilgisayarı yok. İnsanlar “eğitimde eşitlik ve demokrasi” konuşuyor.
Saymakla bitmez; anlaşılan insanlar demokrasiyi Lokman Hekim zannediyor; iktidar dâhil herkes her sorunun çözümü için ağzını “demokrasi ve parlamenter demokrasi” diye açıyor.
İyi de bu dünya güzeli nerede saklanıyor ki kendisini hiç gören, yerini hiç bilen yok.
İçinizde demokrasiyi tanıyan, yerini bilen, kendisini gören varsa bize yardımcı olur belki diye yazdım bunları.
Ahmet Ümit Aloğlu