Hiç bakan olmadım.
Bakan olmak da ne, 29 yıl devlette, 21 yıl da özel sektörde öğretmenlik yaptım, çağrılmadıkça Okul Müdürü odasına girmedim. İr kez bile Milli Eğitim Müdürlüğüne gitmedim.
Okul Müdürü ile Milli Eğitim Müdürü ile samimiyet kuran meslektaşlarım oldu, onları hiç anlayamadım; hatta halk ağzıyla söyleyeyim, onların bu tavrını “yağcılık” olarak değerlendirdim; çoğu kez onlara da uzak durdum, kendilerini hiç sevemedim.
Ne ilgisi var bunların bakanlıkla, bakanlıklarla?
Hiçbir ilgisi yok elbette; ancak Bakanlarımızın bakanlık yapma biçimini anlayamıyorum. (Nezaketen anlamakta güçlük çekiyorum mu demeliydim?) Çizmeyle sel bölgesine gidiyorlar, fotoğraf çektiriyorlar.
Sel, evleri basıyor, yolları yıkıyor, insanımızın canını alıyor; ama sorumlularımız oraya gitmiş oluyorlar, vatandaşa her hal ü karda yanınızdayız mesajı veriyor, o bağlamda algı yaratıyorlar.
Kaskla falan yanın bölgesine gidiyorlar; üikenin süsü, can deamarı, oksijen kaynakları,yanıyor, arkadaşlar başlarında kaskla fotoğraf çektirip basına servis ettiriyorlar. Amaçları yangını söndürmek, selleri önlemek, felakete uğrayan vatandaşların mağduriyetini gidermek, onlara yardım etmek değil; fotoğraflarıyla onlara “yanınızdayız” mesajı verip oylarını bloke etmek…
Uzatmayayım ve bu yazının sorusunu sorayım:
Bakanın görevi, yangın yerine kaskla falan koşmak, felaket bilgelerine gidip fotoğraf çektirmek midir?
Sen bir yıl, önümüzdeki yazda yine yangın çıkacağını bile bile gerekli ahzırlıkları yapma sonra kaskı tak yangın yerine git.
Yerleşkelerin yönetmeliklere uygun olmasını sağlama, sel yataklarına evler, apartmanlar yapılmasına göz yum, hatta cevaz ver, sonra ayağına çizme giyip sel felaketini incelemeye git; bunu, bakanlık yapmak olarak sun bize.
Bir de fıtrattan, kaderden söz etmezler mi?
İnne sabirin.
A.Ümit Aloğlu, 28 Haziran 2022, Kuzucubelen