Cumhurbaşkanlığınca yayınlanan kararname ile Devlet Tiyatrolarının "genel müdürlük"leri kaldırıldı, "tüzel kişilikleri" son buldu. Bu kurumlar da her şey gibi, her kurum gibi, her türlü erk gibi Cumhurbaşkanlığına bağlandı.
Kimi insanlarca bu yapılanma, sanata saldırı, hatta tiyatronun, orkestranın, opera ve balenin ortadan kaldırılması olarak değerlendirildi.
Olabilir, Tiyatro devletin işi değildir, opera ve bale de devletin meşguliyet alanı olmamalıdır diye düşünülebilir.
Ne var ki böyle bir düşünce doğru olur mu, bu tartışılabilir.
İnsanı diğer canlılardan ayıran birçok özelliği vardır. Bu, bugüne dek yapılan tanımlarında da görülür: Düşünen canlıdır, konuşan canlıdır, toplumsal canlıdır vs vs..
Bütün canlılar, insanlara verilen özellikleri üç aşağı beş yukarı, yetenekleri ölçüsünde gerçekleştirirler; düşünürler, kendi dillerince konuşurlar, topluca yaşayabilirler, vs, vs... Ancak her hayvan bütün etkinliklerini yaşama içgüdülerine bağlı olarak, yaşamsal bir gereksinim olarak yaparlar. Bir tek insanoğlu, bir o, sadece sanat için, bedii zevklerini tatmin için bir çaba gösterir.
Kısaca insanoğlunu "insan" yapan, sanattır; insanı diğer canlılardan ayıran en önemli ayrıcalığı "sanat eseri" yaratmasıdır.
İspanya'da bir mağarada bir öküz deseni var, insanın ilk sanat eserlerinden biri olarak biliniyor. Yaklaşık atmış bin yıldır insanlığı ayakta tutan o öküz desenidir.
Antik Yunan'ın iki bin beş yüz yıldır saygı görmesinin nedeni nedir diye düşünürseniz bulacağınız tek cevap "yarattıkları sanat eserleridir", olacaktır. tapınaklarını, anfiteatrlarını, heykellerini, şair ve yazarlarını çıkarın neyine saygı duyacaksınız Grekllerin?
Hiç inkara gerek yoktur, 600 senelik Osmanlı'nın yarattığı bir bilim yoktur.
Bir kaç şairi ve Mimar Sinan'ı unutmaya kalkışırsak geriye övünçle söz edebileceğimiz bir yapıt yoktur. Selçuklu külliyelerinin kalıntıları bile bugün göğsümüzü kabartmaktadır. Ancak 600 senenin yanında yüz sene epeyce az görünse de Cumhuriyetin yetiştirdiği sanatçılar bizi Dünya ölçeğinde saygın kıldılar.
Tük Beşleri ve Türk Yedileri Dünya müzik tarihinin köşe taşında oturuyorlar.
Opera sanatçılarımız hala dillerde dolaşıyor.
Heykel sanatçılarımız, ressamlarımız,
Öykücülerimiz, mizah öykücülerimiz, romancılarımız, Dünya dillerine çevrildiler.
Ulus olarak ilk Nobel ödülümüze bir romancımızla ulaştık.
Tiyatro yarışmalarında Atina'da, Atinalı bir yazarın Sofokles'in Kral Oidupus eserini sahneleyerek tiyatro ödülü aldı bu ulus...
Seksen- doksan yılın birikimine kıymak kimseye yarar getirmez. Çünkü sanatsız millet olunmaz. Sanata verilen önem ise uygarlığın en belirleyici ölçüsüdür.
Sanata önem veriyor musunuz, uygarsınız.
Sanatı köreltiyor musunuz, ilkelsiniz.
Emin olmak istiyorum ki yeni rejimi içinde Türkiye, çağdaş sanatları köreltmeyecek, öyle bir ilkelliğe düşmeyecektir.