Sevgili Ünlemcim,
Sabrın ve Hasretlerin Ecesi,
Vefanın Piri,
Mersin çok sıcak.
Ortadoğu çok sıcak.
Bu sıcakların, Dünyamızın ısınmasının başlangıcı olduğunu söyleyenler var.
Her halde sana sıcaklardan söz edecek eğilim, bu hava durumundan söz etmemin nedeni, sana yazamayışımın nedenlerinden birinin bu havalar olması... İnan, insan kolunu kıpırdatamıyor, beynini pelteleşmiş gibi duyumsuyor...
Cancağızım,
Bu mektupta sana Dünya şiirinden, ünü ülkesini aşmış bir Yunan şairinden söz etmek istiyorum.
Bizde, edebiyatla profesyonelce ilgilenenler dışında hemen kimse Dünya şiirine ilgi göstermez. Yabancı dili olanlar bile bildikleri silde yazılan şiiri izlemez. Ciddi bir Dünya Edebiyatı dergisi ya da Dünya edebiyatını da içeren dergimiz de yoktur. Kaç tane doyurucu antolojiden söz edebiliriz, bilmiyorum. Sevgili Ataol Behramoğlu ile Sevgili Özdemir İnce'nin hazırladığı iki ciltlik, yaklaşık 1500 sayfadan oluşan Dünya Şiiri Antolojisi ile ömrünü bu işe adamış Cevat Çapan Usta da olmasa Dünya şiirine hepten yabancı kalacağız. Bu nedenle ikide bir de sana yabancı dil bilmediğimden yakınıyorum...Keşke bilseydim, yakından izleyebilseydim Dünya şiirini...
Sadede geleyim,
Bugün uzunca bir şiirini okuyacağız, Yunanlı şair Yorgo Yannopoulos'un.
Şairimiz, bizden genç. 1961 doğumlu. 1995'ten beri ENEKEN dergisini yayımlıyor. Aynı adlı yayınevini de yönetiyor. İki şiir kitabı, bir de romanı var. Şiirleri seslendirilmiş, CD'leri yayımlanmış. İlginçtir daha çok düzyazıları yabancı dillere çevrilmiş. Bu, bütün dünyada şiire ilgini azaldığını mı gösteriyor ?
Yine konudan uzaklaştım, sözü uzattım...
Yorgo'nun şiirine dönelim hemen:
ÖLÜM VE SEVDA SÖZLERİ
Biz şiiri sevdadan üstün
tutmadık sevgilim,
kadere ve çocukların bakışına
biraz yer bıraktık sadece
sonra sözlerimizi
taşa oydu ellerimiz
taşa yazmanın
zahmetini bilirsin
önce çöl kumunda
ya da suda çalışman gerekir
Biz şiiri sevdadan üstün
tutmadık sevgilim
yok oluşta
feri sönmüş gözlerinde
Kastalia Pınarı'nın her şeyi unutturuşunda
Eridanos Nehri'nin asgariliğinde
Kaisariani mezarının çiçeklerinde
deniz esintisinin kırılganlığında
elini tutuyor, sana sesleniyordum.
bunca ıstırap ve bunca güzellikte
seni seviyorum duyuyor musun
seni seviyorum duyuyor musun
ve her şey enkazla yıkıntıydı
Biz şiiri sevdadan üstün
tutmadık sevgilim
Usturlaplar yok
kullanma kılavuzları yok
Senin kelimelerini okuyup kan damlıyorum
ada gibi kaldırarak, vücuduna
ve acına dokunuyorum
her kelime ağzında bir bıçak darbesi
her kelime, bakışlar,
dokunuş ve ölünün varlığı
her kelime sevdanın bakışı
dünyanın kucağı
her kelime
tanımlanamayan
acıya bir vaat
Biz şiiri sevdadan üstün
tutmadık sevgilim
sana kelime kelime ulaştım
bütün yollarını patikalarını yürüdüm
çaresizliğin bütün ay
ve güneşlerini gördüm
ıstırabın göğsüne uçtum
kızgın güneşin altında
kelimeleri bire birer biriktirdim
hiçliğin ortasında
sana bir ev yapayım
bir ağaç dikeyim
serinlemen için bir kuyu
ve ikindiler için bir avlu
bulayım istedim.
Biz güzelliği sevdadan üstün
tutmadık sevgilim
öğretmeni istemiştim sadece
bir şiiri nasıl kapatacağımı.
Çeviren: ARİ ÇOKONA
Sevgili Ünlemcim,
Bilirsin, şiir çevirisi çok zordur; çünkü şiir sadece sözcüklerden ibaret değildir. Sözcükler, yazıldıkları dilin ritmine ulaştığında şiirleşir. Ritim ise çevrilemez. Ancak çevrildiği dilde yazıldığı dilden daha güzel hale gelmiş şiirler de vardır; ne var ki böyle şiirleri çevirenler, artık birer şiir çevirmenin ötesine geçmişler, çevirdikleri şiiri kendi dillerinde yeniden inşa etmişlerdir.
Şiirin tadını kaçırmayayım.
Sana sağlıklı ve mutlu günler diliyorum,
Hoşça kal,
Şiirde kal,
Şiir kal.
SEVGİLERİMLE...
Ahmet Ümit Aloğlu, 14.08.2016, Mersin.