Sevgili Ü…
Ülker Yıldızım,
Aydınlık Kaynağım,
Ruh hekimim,
Can Dostum,
Sana bugün “insanın içine işleyen, kendisiyle okurunu kaynaştıran bir şairden, Şükrü Erbaş’tan söz edeceğim.
Erbaş, hakkında çok yazı yazılan şairlerdendir. Örneğin Cafer Yıldırım (Bu da bir şairdir) Şükrü Erbaş’ı anlatan bir yazısında, “1953 yılında, Orta Anadolu’da, geleneksel kültür ve yaşam tarzının en güçlü olduğu Yozgat’ta dünyaya geliyor.” diyor.
İlk ve ortaöğrenimini orada yapıyor. Sonra bizim Kubbelide Sosyal Bilgiler bölümünü bitiriyor. Maalesef öğretmenlik yapmıyor, , Toprak Mahsülleri Ofisinde işe giriyor. Oradan da emekli oluyor.
İlk şiiri Varlık dergisinde yayımlanmış. (1978).
Ceyhun Atuf Kansu (1987), Orhon Murat Arıburnu (1996), Ahmed Arif (2002) Şiir Ödülleri ve Homeros Emek Ödülü (2004) sahibi.
1985-1988 yılları arasında Yarın dergisinin yazı kurulunda, 1993-1999 yılları arasında Edebiyatçılar Derneği’nin yönetiminde görev yapmış.
Nereden okudum da not aldım anımsamıyorum (Oysa notlarımda mutlaka kaynak ve tarih vardır, bunda, devam mı edecektim, ne oldu anımsamıyorum, eksik.) Notta Şükrü Erbaş için şunlar yazılı: “Bireyin duyarlıklarından, iç yaşantılarından, bireyle toplumsal değerlerin çatışma alanlarından beslenen, bağırmayan, sade, sakin bir söylem üzerinden kendini sunan şiirinin yaygın bir okur kitlesine sahip olmasının sırrı hem bireyi hem de toplumsal panaromayı içine alan bir içeriğe sahip olmasında görünüyor..”
Bu uzun cümleye benim bir laf eklemem yakışık almaz.
Kitapyurdu.com'da, saydım, kayıtlı 37 eseri var.
Haydi birkaç Şükrü Erbaş şiiri okuyalım. Sonra sen, istersen, kendi değerlendirmeni yaparsın.
SENİN KORKULARIN BENİM İNCELİĞİM
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
Ne kapanan kapılar,
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi,
Ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde
Kendi sesiyle silinmektir ayrılık
………….
…..
…
KÜÇÜK ACILAR
Ağzı çirkin bir kadın
Yalnızlığında bile
Gülmeye utanıyor
Bu da bir acıdır.
Gecesiz sabahlara
-Uykular öksüzü-
Bir çocuk uyanıyor
Bu da bir acıdır.
Bir adımı diğerinden
Kısa düşüyor, bir topal
Hızla yanından koştular
Bu da bir acıdır.
Esrik gülüşleri tufan
Gözleri bayram
Dağıldılar çok sürmeden
Bu da bir acıdır.
Çocuklarda bir telaş
Her akşam kapılarda
-Bize ne getirdin baba?
Bu da bir acıdır.
Nice dik yürüse de
Eğildi dar geçitlerde
Uzun boyları kırık
Bu da bir acıdır.
Büyük kentlerde biri
Belli ki yer garibi
Dili sorar gözleri lâl
Bu da bir acıdır.
İnce iri, uzak yakın
Günlerimiz acıların
Çaprazında birer tutsak
Bu da bir acıdır.
ÇOCUKLARIN UÇURTMALARINA BENZİYORSUN
Çocukların uçurtmalarına benziyorsun
Biliyor musun…
Rüzgârı hiç dinmeyen bir mavilikte
Güneşli sular gibi gülümsüyor yüzün.
Ve ben çok aşağılarda
Katı ülkesinde toprağın
Tutulmuş heyecanına
Titreyerek izliyorum süzülüşünü…
Bir hazin hızla uzaklaşıyor her şey…
BİR ÖZLEMİN İZDÜŞÜMÜ
Eğri çizgiler dalgın
İki kaşım üzerinde
İki kaşım üzerinde bir ağrı
Gözlerim yanıyor günlerdir
Gözlerimde bir yangın.
Bir yanım gündelik şeyler
Evdir ekmektir
Yaşadığım kaskatı;
Bir yanım olmadık türküler söyler
Yoldur özlemdir
Benim en güzel düşlerim
İçimde kaldı.
Bir yerlerim eksiliyor günlerdir
Bir yerlerim eriyor
Günlerdir başımda bir esrik bulut
Ben süt mavilerde umarken günü
Aykırı sularda akşam oluyor.
Sevgili Ü…,
Bu mektup da bu kadar olsun.
Sana esenlikler diliyorum,
Hoşça kal,
Sevgimde kal,
Şiirde kal,
Şiir kal,
A.Ümit Aloğlu, 14.09.2023, Kuzucubelen