Türk Ordusu, Mete Handan beri devletçidir.
Çok şovenist bir cümle oldu, şöyle demeliydim: Her ordu devlet içindir.
Asker fikri bizatihi devlet için doğmuştur. Öyle ya milletin yaşayabilmesi için gerekli olan korumayı devlet örgütünün militarist gücü sağlayacaktır; başka nasıl olabilirdi? 1 Kemalizm bağlamında askerden/ ordudan söz edeceksek bilmeliyiz ki Kurtuluş Savaşı, topyekun bir halkın savaşı olmakla beraber Başkumandanından rütbesiz erine kadar tüm unsurları bütünleşmiş bir bütünün başarısıdır. Bu nedenle I. Dünya Savaşının yarattığı ölümleri, yoklukları, savaş tahribatını hesabetmeden dünyanın bütün emperyalist güçlerinden oluşan düşmanları yurttan atmak zorunda kalan bir ulusun koşullarını düşünmeden "Kurucu elitin bütünü askerdi. Kemalizm vesayetçi- otoriter bir rejimdi. " gibi genellemeci yargılamalarda bulunanlar, bu görüşlerden hareketle Kemalizm'i vesayetçi, militarist politikalarla ilişkilendirirler.
Kabul etmek gerekir ki yasaların ve yönetmeliklerin Cumhuriyeti koruma ve kollama göreviyle görevlendirdiği ordunun (Şu ünlü 35.maddeyi anımsayalım) 1960, 1971ve 1980 darbeleri ile 1997 müdahalesi böyle değerlendirmelerde bulunanları güçlendirmiştir. Öbür yandan Mustafa Kemal Paşanın İttihat ve Terakki (Paşalar Oligarşisi) deneyiminden yararlanarak Kurtuluş Savaşı generallerini orduyla siyaset arasında seçim yapmaya zorlaması, Mareşal Fevzi Çakmak'ın tek başına Milli Güvenlik Kurumu 2 işlevi yapması, modernist- laisist "aşırılıkları" frenlemesi3 ordunun, hem hükümete bağlı bir güç hem de özgün saygınlığı olan bir güç olduğunun açık göstergesidir.
Bu güç, askeri öğrencilerin ve erlerin eğitimi sürecinde kullanılan argümanların sağladığı bir ordu anlayışında da kendini gösterir: "Kanla irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti Cehennemler kudursa ölmez nigahbanıyız "( Bekçisiyiz)
Ş.G Erker'in "Ordu Sosyolojisi Yolunda Bir Deneme" adlı eserinde, ""Türkler, Türk Milleti beşeri aczi, kendi varlığında yenmekte buluyor. Atatürk, beşeri bir tarzda aczin galibidir. Arsıulusal (uluslararası) beşeri aczi yenmiş ve bu acze karşı bir millet yaratmak gibi en büyük zaferi kazanmış; ordusu da millî, vatanî ve ideolojik duyguların müdafaa ve taarruz vasıtasıyla kuvvetlenmiş bir kesafet" tir diyecektir. Buraya eklemek gerekir ki bu güçlenmiş kesafet, 27 Mayıs darbesinden sonra (Buna devrim diyenler de var) Kemalizm'in sayetçi / velayetçi tutumunu biçimlendirmiş, sistemleştirmiştir.
Bugünlere gelirsek, ordumuzun ne kadar Kemalist olduğunu ölçebilme olanağımız yoktur; ordunun gücü azaltılmış, siyasete mesafesi, göründüğü kadarıyla artırılmıştır. Bazı kesimlerin nostaljik mazi özlemiyle, özellikle 2007 Cumhuriyet mitinglerinden sonra dillere pelesenk olan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganı ise yaşamsal bir anlam içermekten çok ironik kalmaktadır; çünkü özellikle militarizme karşıyım diyenlerin kullandığı bu sloganın içeriğinde vesayetçi / velayetçi Kemalizm saklıdır.
Ahmet Ümit Aloğlu
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1* Bu yazı, konusu ve sınırları bakımından Marksism ve militarizm tartışmaları için uygun değildir.
2* Bu metafor, Ali Bayramoğlu'na aittir.
3* Bu söylem Tanıl Bora'ya aittir.