Dostlarım arıyor, “Neden yazmıyorsun?” diyenlere içten içe kızıyorum. Çünkü benimle aynı zaman diliminde aynı ülkede yaşıyorlar. Olup bitenleri en az benim kadar biliyorlar. Örneğin
Cumhurbaşkanımızın söylemlerini anlayamıyorum: Yüzde bilmem kaç büyüyor muyuz? Yoksa ciddi ölçülerde küçülüyor muyuz?
TL değer mi kazanıyor yoksa dünyada en çok değer kaybeden para birimi mi oldu?
Enflasyon fakir fukarayı, işçiyi memuru, emekçiyi ezdi mi; yoksa devlet bu insanları koruyup kolladı mı?
Çiftçimiz perişan mı; yoksa hayatından memnun mu?
Tahılımızı, sebzemizi, meyvemizi; sanayi hammaddelerimizi üretiyor muyuz, ithal mi ediyoruz?
Halkımız refah içinde mi; yoksa borç batağında kıvranıyor mu?
İktidar verdiği sözleri tutuyor mu; yoksa başka işlerle mi meşgul. Örnek verilecekse, 3600 gösterge uygulandı mı? EYT’lilerin sorunları çözüldü mü?
Ya eğitim?
Ben bu yaşıma kadar ekmeğimi eğitimden kazandım. Duyarlı olduğum br alandır; hiç bu konuya girmeyeyim, ya sizi delirtirim ya kendim deliririm…
İktidar sözcüleri, bakanlarımız ve sözcüleri ve bir türlü tanımayadığım basının dedikleri sadece yalanlardan ibaret.
Dövizin yükselişi, hayat pahalılığı, çöp kutularında yiyecek arayanlar, enflasyon durumu akılla açıklanamaz!
Uzatmayayım!
“Yazmıyorsun, sağlığından endişelendim, iyi misin?” diyenler için ise üzülüyorum.
Beni hala adamdan sayıyorlar, sağ olsunlar; sağlığımı merak ediyorlar. Sol gözüm iyi değil. Başka bir derdim yok. Bir Can arkadaşım, Malatyalıların kullandığı bir deyimle anlatıyor durumumuzu: Bu yaştan sonra göğerip bostan mı olacağız?
***
Özetlersek,
Ülke bu haldeyken ne yazacağım? Bilim adamı değilim, politikacı değilim, komedyen değilim; mizah ustası değilim.
Evet, keşke Aziz Nesin gibi, Rıfat Ilgaz gbi, Muzaffer İzgi gibi değil, onlardan birinin yüzde biri kadar yeteneğim olsaydı…
Bir de Nasrettin Hoca, İncili Çavuş, Eşrefoğlu gibi; Nef’î, Nabi, Ziya Paşa… gibi dehalarımızı varken gel de kalem oynatmaya kalk…
Yazmıyor değilim dostlarım, yazamıyorum…
Ahmet Ümit Aloğlu