Sağ-Kemalizmin Liberal Yüzü
Sağ Kemalizm ya da başka bir adlandırmayla Türkiye liberal -muhafazakarlığı daha Mustafa Kemal Paşa, Atatürk adını almadan güçlü bir ideolojik yaklaşım olarak yaşarlığa sahipti. Kemalizmin toplum hiyerarşisinde kazandığı mevziiye bağlı olarak legalitesini değiştiren bu görüş, giderek muhafazakarlığını liberalizmle özdeşleştirerek devlet ve ekonomi alanlarının tek felsefesi haline geldi. Prens Sabahattinlere vs gitmeye gerek yok, Cumhuriyet döneminde kendini "Milli İradecilik" terimiyle meşrulaştırmaya çalışan ekonomik görüşün en Kemalist temsilcisi Celal Bayar, liberalizmi, "Atatürk davasını tam manası ile tahakkuk ettirmek" diye değerlendiriyordu.
Gözden kaçırmamak gerekir ki bu dönem liberalleri, kontrollü bir liberalizasyonu düşlüyor, bu düşü burjuvaziyi bilinçlendirerek hayata geçirebileceklerini tahayyül ediyorlardı. Galiba Ahmet Hamdi Başar'da en belirgin ideologunu bulan bu tür liberalizm, daha sonra, dikkatini "hürriyet terbiyesi" üzerinde yoğunlaştıracak ustasını Ali Fuat Başgil'le geliştirecektir.
Belki burada Halide Edip'in "vatandaş ve vatandaşlık terbiyesi" görüşünden, Hüseyin Cahit'in "insana ve kişiliğe saygılı bireyci milli hakimiyet" fikrinden, Hüseyin Avni Bey'in "Halka hakk-ı hükümraniyesinin fazilet ve meziyetini öğretmek" ( Halka egemenlik hakkının erdem ve özelliklerini öğretmek)fikrinden ilh. söz edilmelidir; ancak özetle söylersek Atatürk'ün ölümünden sonra da hem farklı mahfillerde hem de CHP içinde güçlü bir damar olarak hep var oldu; halen de vardır bu sağ- liberal muhafazakârlık. Güven Partisi hareketi, bu kanadın en güçlü temsilcilerinin partiden ayrılıp liberal/ Sağ/ Muhafazakâr Kemalizm'e hayat alanı açma hareketi olarak ortaya çıkmışsa da bu hareketin temsilcileri Atatürk'ü de onun ekonomi ve kültür politikalarını da anlayamamışlar; özellikle bunların seksenlerdeki teorisyeni Feyzioğlu, hem konferanslarında hem de ünlü "Atatürk ve Milliyetçilik" broşüründe Atatürkçülüğü neredeyse neo-liberal bir çizgiye indirgeyerek, milliyetçilik formunda sunacaktır asker ve bürokrat çevrelere... ("Halk"a diyemiyorum; çünkü içim yanarak biliyorum ki 900- 1000 senedir bu elit tabakanın ve yönetici çevrelerin gündemi ile halkın gündemi örtüşmemiştir.)
Celal Bayar'ın başbakanı (neredeyse lideri diyecektim) Menderes, ülkeyi, hiç de Kemalizm sosuna sarmadan liberalizm paletinde boyamıştır. Günümüz liberallerinin onun kılına toz kondurmamasının nedeni ile onun bu liberalizm aşkının bizce bir tek izahı vardır: ABD hayranlığı.
Demirel ve Özal, Türkiye liberalizminin başına tüy kondurmuşlardır.
Liberalizmin zümrütlerden örülü tacını ise Sağ- Liberal Kemalizmin son temsilcisi, bir süre Atatürk adını ağzına bile almayan, giderek onsuz iktidar olunamayacağını anlayan AKP ve Lideri Erdoğan, takmıştır.
Ahmet Ümit Aloğlu