Haberleri gözlerim dolu dolu, ağzım beddualı izliyorum.
Ülke ağıthaneye döndü.
Neye ağlayacağımızı şaşırdık.
Halkımız adına konuşmaya yetkim yok; kendi adıma söyleyeyim: Ben neye ağlayacağımı şaşırdım.
Haberleri izliyorum:
Karadeniz yağma ediliyor; o güzelim doğaya saldırıyorlar; gel de ağlama.
Çaykur, şu karlı kuruluş, pandemide çay tüketimi iki katına çıktığı halde varlık fonuna devredildiğinden bu yana iki milyar tl zarar etmiş. Çay üreticisi çayını yola döküyor; demokratik tepkide bulunuyor; şiddetle karşılaşıyor; gel de ağlama.
Kadınlarımız öldürülüyor, henüz öldürülmemiş olanlar yaşamak istediklerini söylüyor, seslerini duyurmak istiyor; polis şiddetiyle karşılaşıyor; gel de ağlama.
İşçiler grev yapmaya kalkışıyor; başlarına gelmedik kalmıyor; gel de ağlama,
Ülkede yokluk, açlık kol geziyor; kimsenin umurunda değil; gel de ağlama.
Ülkede işsizlik can alır hale gelmiş, özelde de genç işsizlerin oranı gittikçe artıyor; gel de ağlama.
Marmara Denizi kusmuş, kusmuk oksijeni tüketiyor, canlıları öldürüyor; biz turizm diye diye coronayı ölüm pahasına ihmal ediyoruz, bir çaresi var mı diyen yok, gel de ağlama.
İnsanımız pazar artıklarını ayıklayarak yenebilir sebze / meyve arıyor: gel de ağlama.
Açlık sınırı asgari ücretti geçti, hayat pahalılığı ve özellikle gıda enflasyonu almış başını gidiyor; gel de ağlama.
Demokrasi ölmüş, devlet adamlığı ve devlet fikri kaybolmuş; gel de ağlama…
***
Gözüm rahatsız, neden yazıyorum ki bunları; okuyan yok, dinleyen yok.
Gel de ağlama.
Ahmet Ümit Aloğlu