Mahir Ünal’ın talihsiz mi, bilinçsiz mi, kasıtlı mı, ideolojik yatırım mı yoksa hepsi birden mi olduğunu kestiremediğim çıkışını, insanımız ve siyasi çevreler doğal olarak, değerlendirdi. Üzerinde fazla durmadım; sadece Twitter hesabımdan, “Matbaanın gelişinden Cumhuriyet’e kadar kaç kitap basıldığını, Cumhuriyet’ten sonra, örneğin günümüzde, AKP’nin ülkede yaşatmakta olduğu ekonomik krize rağmen yılda, ayda, günde kaç kitap basıldığını sordum. Mahir Ünal’ın bu soruya kendisini aciz hissetmeden cevap verebileceğini sanmıyorum. Ancak kimi çevreler, sosyal medyada sayın politikacının soyu sopu üzerine doğruluğundan da kuşkulandığım bir saldırıya geçtiler: Sayın vekil, Ermeniymiş, anası, babası, danası sayılıp döküldü.
Bana göre işte bu, rezaletti.
Evet, Mahir Ünal eleştirilmeliydi; ancak kendisinin bu dille düşünce üretilemez savı üzerinden kınanarak ve düşünce üreterek, bu dille üretilmiş düşün eserleri örneklenerek eleştirilmeliydi.
Dil ile ulus ilişkisi anlatılarak artık biat çağının; hatta ulus devletlerinin bile kimi düşünürlerce aşıldığı fikriyatı üzerinden eleştirilmeliydi.
Bunlar ve daha birçok ciddi, bilimsel ve ulusal değer üzerinden eleştirme olanağı varken etnik kimlik üzerinden saldırı ve eleştiri nasıl bir politik tavırdır; yazık!
Bana göre bu, Mahir Ünal’ın Cumhuriyetimizi, Dil devrimimizi, genel anlamda dil- ulus ilişkisini, dil-düşünce ilişkisini eleştirmek yerine benim fikir dünyamda onaylamadığım bir düşünce sistemine bağlılıklarını bile değil, etnisite üzerinden değerlendirmedir ki Mahir Ünal’ın yaptığı kadar tehlikelidir, sakıncalıdır.
O baylara sormak istiyorum:
Mahir Ünal Türk kökenli olsaydı, cumhuriyetimize, dilimize, kültürümüze bu saldırısını masum mu bulacaktık?
Ermeni kökenli olduğunu iddia ettiğiniz Mahir Ünal, Cumhuriyetimize, dilimize ve ona bağlı olarak ve ancak onunla hayat bulacak olan kültür devrimimize övgüler dizseydi, arkadaşın övgülerini , kendileri Ermeni kökenli diye ret mi edecektik?
Demokratik düşünceye sahip olunmadıkça, demokrasiyi bir rejim ve bir kültür olarak özümsemedikçe ne demokrasi, ne sosyal demokrasi, ne özgür düşünce ne de insan hakları yaşamsallık kazanabilir.
Bu konu uzatılabilir; uzatmayacağım; ancak kendini solda, ya da orta solda, (sosyal demokraside) konuşlandıranlara ırk üzerinden, soy sop üzerinden, inanç üzerinde politika yapmak yakışmıyor.
Laikler, demokrasiden, haktan, hukuktan yana olanlar, insan onurunu yaşamsal bulanlar artık bu pis girdaptan çıkmalılar. Değilse Mahir Ünal gibi düşünenlerden ne farkları olur?
Ve nasıl galebe çalacaklar onlara?
A.Ümit Aloğlu, 26.10.2022, Kuzucubelen
Bu konuda TELE1’de Enver Aysever’in bir yayını var. Youtube’da da bulabilirsiniz; izlenmeye değer.