Türk sağı çok ilginçtir; asla tarihi doğru okumaz,doğruyu araştırmaz, kendisine söylenenlerden kuşkulanmaz, karşı görüşlerin tutarlı bir yanı olabileceğini aklından geçirmez; gerçek, onun kafasına işlenmiş olan hurafe, dogmatik düşünce ve ezberletilen dinsel metinlerden ibarettir.
Siz, bir Romalıya Gaius Julius Caesar askerliğini yapmamıştır, deseniz veya bir Fransız'a Charles de Gaulle bir asker kaçağıdır deseniz size ne der?
Bizim sağ, bu millete "İsmet Paşa (İroniye bakınız, hem de PAŞA diyerek) asker kaçağıdır, dedi, halkımızı inandırdı ve oy aldı.
CB Erdoğan bu gerçeği biliyor, Gobels'i de iyi tanımış, onun tezlerini çağdaş reklam, propaganda ve iletişim bilgileri ile pekiştirmiş; halka nasıl hitabedileceğini biliyor. Siyaset sahnesine çıktığı günden beri, bir dediği bir dediğini tutmuyor. Bir kahvede cemaate sordum:
- Siz bu yalanları görüyorsunuz, neden itibar ediyorsunuz? Cevap ilginçti:
- Bunlara yalan denmez; çünkü Erdoğan siyaset yapıyor, siyaset.
Yanımdaki arkadaşa, biraz da herkesin duyabileceği ses tonuyla ,
- Bir başka lider bu şekilde konuşsa yine siyaset yapıyor, derler mi, dedim. Cevap yine ilginçti:
- Olur mu ağabey, o zaman, yalancının tekidir, deriz.
- Pekiyi Erdoğan'a neden yalancı demiyorlar da siyaset yapıyor diyorlar?
- Müslüman adam, yalan söylemez,, olsa olsa siyaseten öyle konuşuyordur.
Halkımızı anladığımı sanıyorum.
Şimdi insanlarımıza Ege adaları Lozan'da değil, 1913'te, Ulu Hakan dediğiniz Abdülhamit tarafından Yunanlılara bırakıldı, desem, ne derler bana?
- Yalancı, Abdülhamit bir karış toprak vermedi kimseye! derler.
Bakın bir milyon metrekareden fazla toprak kaybetmiş adama "Bir karış toprak kaybetmemiştir" diyor. Eminim inanarak söylüyordur...
Yarın tarih yazacak, diyecek ki: 2002-2016 tarihleri arasında Türkiye'de iktidarda AKP vardı. AKP'li Erdoğan Cumhurbaşkanı idi. Bu dönemde Yunanistan, Türkiye'nin, Ege denizinde, 16 adacığına, beş yüzün üzerinde kayalığına kavgasız, tartışmasız el koydu. AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan çıtını çıkarmadı...
Ben eminim, Türk sağı o zaman da bunları okuduğunda inanmayacak; "Erdoğan inanmış adamdı, asrın lideriydi. Bir karış toprak kaybetmedi, elinden gelse Musul'u, Kerkük'ü alacak, Şam'da cuma namazı kılacaktı." diyecek.
Diyeceğim şu: Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, ülkesinin kuruluşunun uluslararası belgesi olan bir anlaşmayı, evet bir zafer değil, bir hezimet değil bir uzlaşı sonucunda yapılmış anlaşmayı tartışmaya açar mı? Böyle bir anlaşmayı tartışamaya açmak devletinin de senin de varlığının meşruiyetini tartışmaya açmak anlamına gelmez mi?
Bizimki açtı; çünkü bu devleti beğenmiyor; yerine Ilımlı mı, şedit mi bilemem, bir İslam devleti kurmak istiyor.
Ahmet Ümit Aloğlu