Dilin en bilindik tanımı canlıların iletişim aracı olduğunu ifade eden tanımdır.
Geriye iletişimin amacı ve beslendiği kaynaklar kalıyor. Barış için kullanılacak dil ile savaş için kullanılacak dilin aynı olduğu söylenemez.
Dilin bir özelliği de onu oluşturan sözcük ailesinin özellikleridir.
Bu bağlamda ulusumuzun insana, insan ilişkilerine, aileye ve aile bağlarına verdiği önem, dilimizin bünyesindeki iletişim sözcüklerinde görülebilir. Dilimiz, insana değer verme ve insan ilişkilerinde olumluğu sağmaya yönelik dağarcığı bakımından Dünyanın en zengin dili olarak bilinir bütün dilbilimciler tarafından...
Örneğin, Batılı "kuzen" der işin içinden çıkar; biz emmioğlu, emmi kızı, emmim kızı, amca kızı, amca oğlu, amcazade, hala oğlu, hala kızı, bibi oğlu, bibimoğlu, dayı kızı, dayı oğlu, dayımoğlu, dayızade.. deriz. .i
Batılı "hello" der çıkar işin içinden; biz günaydın, hayırlı sabahlar, merhaba, selam, iyi günler, iyi akşamlar... deriz.
Uzatmayayım, biz, insana, akrabalarımıza, arkadaşlıklarımıza, konu komşumuza değer veren bir ulusuz; dilimizdeki söz ve sözcükler de bunu gösteriyor.
Biz böyleyiz, dilimiz de böyle olduğumuzun somut delili.
Ya politikacılarımız?
Onların kullandığı dile baktığımda acaba bunlar nerede, hangi ulusun bireyleri olarak büyütülmüşler, bu kin ve nefret dilini nerede, kimden öğrenmişler diye hayret ediyorum.
Elimden gelse bütün politikacılarımızı bir masanın etrafında toplayıp kendilerine, ulusumuzun özelliklerine/ niteliklerine uygun dille konuşmalarını sağlayacak bir protokol imzalatır, hem birbirlerine hem de ulusumuza karşı saygılı olmalarını isterdim.
Ben bir birey olarak "şerefsiz, namussuz, hain, vatan haini" gibi sözleri duymaktan utanıyorum, kulaklarım kızarıyor. Bu tür söylemler ulusumuzu da geriyor, ayrı partileri destekleyen insanlar birbirlerine bu sözcüklerin etkisinde dostça bakamıyorlar. Bu toplumu germekle kalmıyor, bölüyor da. Bölünmüş toplumdan kimseye fayda yoktur.
Politikacılarımızı dinlediğimde anlıyorum ki bunların birbirlerine iletecek fikirleri, doğru dürüst proje ve politikaları da yok; ancak hakaret ve küfürle konuşabiliyorlar.
Hiç biri, ülkemiz insanının gerildiğini, kullandıkları dilin utandırıcı olduğunu bilmiyor, bunun yanlış, kötü ve çirkin olduğunu bir türlü anlamıyor.
Sizce ne yapmalı?
Ahmet Ümit Aloğlu
i Konuya ilgi duyanlar, Yrd. Doç. Dr. Selim Emiroğlu'nun "GÜNCEL SÖZLÜKTEKİ AKRABALIK ADLARI" adlı makalesine bakabilir.
(Not makale internette bulunabilir.)