CHP Genel Başkanı, bir TV kanalında “Muhafazakarlarla helalleşmek”ten söz etti.
Genel Başkanın, “Ülkede Sosyal demokratların sayısı az, muhafazakarların sayısı fazla. İktidara gelebilmek için muhafazakârlardan da oy almalıyız. Onlarla iletişim kanallarını açmalıyız” diye düşündüğünü sanıyorum.
Bir Anımsatma
Baykal kara çarşaflıya rozet taktı, parti sandığa gömüldü.
Kendisi, Atatürk Düşmanı bıyıklı birini kadın kontenjanından parti meclisine soktu; (Buna benzer bir çok transferi var; ancak oylarında bir artış olmadı.
Öte Yandan
Daha önce de yazmıştım, Türkiye’de vatandaşımız muhafazakarların dediği gibi “çoğunlukla muhafazakar”, “Halkımızın %60’ı muhafazakar” değildir. Olsa olsa yaratılmaya çalışılan bir algıdır. Bu algı, gerçeği ifade etmiyor. Zaten hiçbir algı gerçeği ifade etmez.
Daha önce de yazdım; bu coğrafyanın insanı muhafazakâr değildir. Olmamıştır, olamaz da. Neyi muhafaza etmiş ki muhafazakâr olsun. Maniheeizmi mi, Hinduizmi mi, Zerdüştlüğü mü, Şintoizmi mi, Mecusiliği mi muhafaza etmiş?
Anadoluya Alevi inancında 26 boy olarak gelmişiz; şimdi çoğunlukla Sunni’yiz.
Neyi muhafaza etmişiz?
Bu konunun bir başka yönü var: Biz, yönü Batıya olan bir toplumuz. Batı’yı coğrafi bir alan olarak değil, bir akar alanı, uygarlık yönü olarak görmüşüzdür. Anımsayalım, Şeyh Edebali’nin damadı Osman Beye “Senin akarın Batıdadır” öğüdü Osmanlının politikalarının temeli olmuştur. Bu bağlamda biz bilimden, uygarlıktan yana, gerçeklerden yana olduğumuz zamanlarda yükselmişiz; bilimden, gerçeklerden, uygarlıktan koptuğumuzda, Batı’dan koptuğumuzda hurafeye inanan muhafazakarlığa kapıldığımız zamanlarda gerilemiş. Güçsüzleşmiş; hatta yozlaşmışız.
Bilimden yanayken çağının koşullarında akıl almaz başarıyla dünya haritası yapan biz, hurafeye yöneldiğimizde rasathaneyi yıkan insanlar olmuşuz.
Sadede gelirsek, “muhafazakarlarla helalleşmek” doğrudur; ancak bu, muhafazakarlığı değil, ilerici, sosyal gerçekçiliği esas alan bilimden – bilimsel düşünceden yana aydınlanmacı düşünceyi kutsayan bir anlayışla yapılmalıdır. Başka türlüsü dün rasathaneyi yıkanlar gibi bugün de aya dört şeritli yol yapan bataklığa düşeriz.
Özetlersekk: Bu halk muhafazakar değildir.
Bugün yapılacak iş, cesaretle ve inançla sosyal demokrasiyi halka anlatmak, halkı kendine inandırmaktır.
Konya’lı genç, “İçlerinde bizi yönetecek kimse yok” diyor. O tür düşünenlere mutlaka ulaşabilen politikalar üretilmelidir: Doğru söylem kurulmalı, bu söylem sloganlaştırılmalı. Bu söylemi ve sloganları halka götürecek özverili, çalışkan kadrolar yetiştirilmeli.
Sorunun çözümü buradadır; muhafazakarlaşmakta, reddettiğimiz kimlikler üzerinden siyaset yapmakta değil!.
Ahmet Ümit Aloğlu