Mersin’de erken bahar havası yaşanıyor. Bademler toplanası oldu.
Mahalle kahvesi kapıları açmış; mahalleli, kahvenin verandasında oturuyor. Oyuncular kendi dünyasında, söyleşiciler de liderlerin yuvarlak masasına özenmiş olmalılar, masalar dört köşe de olsa onlar, masanın etrafında bir daire oluşturmuşlar, söyleşiyorlar.
Bugün yüzleri gülüyor. Merak ettim, sessizce en yakın masaya oturdum; niyetim dinlemek, yüzlerinin neden güldüğünü anlamak…Rahat bırakmazlar ki insanı, Doğulu fark etti, sağ olsun, fırladı yerinden,
-Buyurun hocam, şöyle buyurun diyerek sandalyesini vermek istedi bana.
-Sağ ol, dedim, sen otur yerine, ben şöyle sığışırım.
- Hayır, olmaz hocam, sığışılacaksa ben sığışırım, siz şöyle buyurun.
Kıramadım, Doğulu’nun yerine oturdum. Vakit kaybetmeden de sordum:
-Hayırdır, gülüyor yüzleriniz!
- Gülüyoruz çok şükür dedi Ahmet Emmi.
- Güldüğünüzü görüyoruz da neye güldüğünüzü merak ettim; söyleseniz de biz de gülsek, gülünecek şeyse…
- Hocam, dedi Çerkez Tahsin, akşam altı lider toplanacak ya, ona seviniyor bizimkiler.
- Sen sevinmiyor musun Çerkez? Dedim.
-Beklemiyor olmalı, bocaladı, ben de seviniyorum da aklıma hep erken öten horoz hikayesi geliyor. Türkiye burası, yarın bakarsınız “dağ fare doğurdu” deriz.
Ahmet Emmi, kimsenin lafa girmesini istemiyor olmalı, atıldı:
- Kılıçdaroğlu ilmik ilmik dokudu, bugüne getirdi; artık bu dağ fare doğurmaz; bir aslan doğurmazsa pars doğurur.
Sağlıkçıdan gür ve içten bir “İnşallah!” sesi yükseldi. Ben, onu izleyeyim diye Sağlıkçıdan yana dönerken Yol arkadaşım Süleyman’dan sıkıntılı bir ses yükseldi:
- Yarın Levent Gültekin ne diyecek, ben onu merak ediyorum!
-Neden, Levent Gültekin’le ne ilgisi var bu işin?
-Halk TV’de program yapmaya başladığı günden beri, yani iki yıldır muhalifmiş görüntüsüyle muhalefeti eleştiriyor, şöyle bir araya gelip bir birlik beraberlik fotoğrafı veremiyorlar, halkta güven yaratamıyorlar, diyordu. İşte verecekler, adamın sermayesini elinden alacaklar. N diyecek bu çok bilmiş yorumcu, gel de merak eme şimdi.
- Yani sen memnunsun durumdan, dedim soru edasıyla.
-Memnunum hocam da bir sıkıntım var.
-Hayırdır Süleyman, sen hep müspet adamsın, sıkıntın ne ola ki?
-Dün akşam bir youtube kanalında bir şık paltolu adam, “Ben CHP’liyim ama Kılıçdaroğlu ile olmuyor, olmaz” dedi, Bu tiplerden epeyce var.
Süleyman, dedim, sen bilirsin, bu tipler neden böyle düşünüyorlar?
-Sorsan akla sığar bir cevapları yoktur Hocam, evelerler gevelerler…
Ses tonundan sözünün devamı olduğu anlaşılıyordu ben de aşikare ettim:
- Eee?
-Sonunda iyi muhalefet yapamıyor, derler, yaptıklarını sayarsın, bunca farklı görüşte parti liderini bir araya getirmeyi başarmasının bile tarihe geçecek bir başarı olduğunu söylersin, kendisi öyle düşünmüyormuş da sünni seçmen öyle düşünüyor diye şikayetçi havalarında “malum Alevi, sağcılar oy vermez ona kardeşim” derler.
Bu söylemin de bir tür kaçış olduğunu sezdiğimden hemen sordum:
- Sen de öyle mi düşünüyorsun Süleyman?
Kuşkumu anlammış gibi cevap verdi Süleyman:
-Yok Hocam, ben Kılıçdaroğlu’nu taktir ediyorum. Bütün çalışmalarını beğeniyorum; ancak şu son eseri, ben ona eser diyorum, altı ayrı parti liderini bir masa etrafında toplaması yok mu, büyük zeka, büyük emek, büyük özveri… İnan ülkemizde bunu başarabilecek ikinci bir politikacı, ikinci bir adam düşünemiyorum.
Doğulu Bircan söze girdi:
-Hocam, bu masada HDP’nin olmaması doğru mu?
Tam Bircan’a cevap verecektim, telefonum çaldı. Açtım, eve konuk gelmiş.
- Bircan’ım, dedim, özür dilerim, haftaya konuşalım olur mu, evden aradılar, konuk gelmiş.
Eve doğru koşarcasına yürürken Bircan’a haftaya vereceğim cevabı düşünüyordum. Siz de düşünün lütfen, ne diyelim bu kardeşimize?
A. Ümit Aloğlu, 14.02.2022, Kuzucubelen