Şiirli Mektuplar
20 Kasım 2020, Mezitli
Sevgili Ünlemcim.
Can Dostum,
Fikir Yoldaşım,
Bu mektubumda uzaklara götüreceğim seni.
Azerbaycan’a ne dersin?
Azerbaycan’ın en büyük, evet kendilerinin deyimi ile Fuzulî’den sonra en büyük şairi Sabir’den söz edeceğim sana, bugün.
Ben de bugünlerde, Ehliman Ahundov’un derleyip düzenlediği, rahmetli, şahsen de tanımak onurunu kazanmış olduğum merhum bilim insanımız Semih Tezcan’ın Türk çeviriyazısına aktardığı, giriş ve sözlük bölümlerini yazdığı Azerbaycan Halk Yazını Örneklerini okuduğum; fakat başkaca bir okuma, araştırma olanağı bulamadığım bu kardeş halkın didaktik şiirinin öncü şairlerinden Mirza Elekber Sabir’i tanımaya çalışıyorum.i Bilirsin, seninle paylaşmazsam içimse sinmez öğrendiklerim.
Türkçe’nin Azeri Ağzını bilmiyorum. Ancak dikkatle okuduğumda birçoğunu –az çok- anladığım dilimizin bu Güney Batı ağzı ailesinden Farsça ve Arapça ile zenginleşmiş Azeri Ağzının tadına varabildiğimi hissettim. Özellikle de İş Bankası yayınlarında çıkan “Pohpohname” ile paralel okunduğunda farklı bir lezzet ve farklı bir keyif olduğunu söylemeliyim.
Azeri Ağzının bu büyük şairi için Değerli Tarihçimiz İlber Ortaylı, “Cedit’çi akımın en etkili organı “Molla Nasreddiin”dir.ii Mirza Elekber Sabir, Molla Nasreddin ile aynileşmiştir. O, Ortadoğu modernleşmesinin tipik öncülerinden biridir. “ demekte; onun gericilikle, yobazlıkla nasıl kavga ettiğini, Rus hayatını Batılık sayanlarla nasıl çatıştığını, ulusal varlıklarının; folklorlarının ve uygarlıklarının yaşaması için nasıl gayret ettiğini anlatmaktadır.
Pohpohname’den seçmeleri Türkiye Türkçesine aktaran İsa Öztürk de eserine yazdığı önsözde onun için, “Azerbaycan tarihinde hiçbir fikir sahibi, milletinin acılarına Sabir kadar acı acı gülmemiştir, demekte, etkilerini ise “her devirde sevilmesinin başlıca nedeni milli acıları yergi diliyle çarpıcı bir şekilde dile getirmesi ve bunlara çare bulma isteğidir” sözleriyle açıklamaktadır.
Sevgili Ünlemcim,
Haklısın, mektup, Mirza Elekber Sabir’e dair bir makaleye dönüşecek böyle giderse. Halbuki sen, eminim benden onun bir iki tanecik de olsa şiirini bekliyorsun. Haklısın, hemen şiirlerine geçeceğim; ama böyle konularda ölçüyü ne kadar çabuk kaçırdığımı bilirsin; hayır bu kez uzatmayacağım. Çok kısa iki cümle kuracağım: İlber Hoca’nın dediği gibi nüktedan, şakacı ama alaycı, uyarıcı hatta iğneleyici bir dili var Sabir’in. Ne var ki her büyük zeka gibi iğneyi batırırken gülümsemeyi eksiltmiyor dudaklarından. Böylece de etkisini artırıyor. Hele de tersine öğütlerinde.
Tersine öğüt, bizim özellikle halk edebiyatımızda mizahın temel taşlarındandır. Huzurî’nin şu tersine öğüdünü bilmeyenimiz yoktur:
Ters Öğüt Destanı
Bir nasihatim var zamana uygun
Tut sözümü yattıkça yat uyanma
Meşhur bir kelâmdır “sen kazan sen ye”
El için yok yere ateşe yanma
Her nere gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söz söylerse inanma
Ananın erine çağırma peder
Evvel ahir sana kötülük eder
Kemlik et elinden geldiği kadar
Sakın eylik edip düşman kazanma
Kime eyi desen darılır, söğer
Merhamet zamanı değildir meğer
Yanında birini kesseler eğer
Bir hançer de sen vur sonra utanma
Cabadan bir kahve verme ahbaba
Evvel ahir seni verir kasaba
Paran çok var ise yatır şaraba
Olur olmaz sadakaya güvenme
Yüz verme sâile, sarma yakana
Bir tokat vur eğdir doğru bakana
Bir yudum su verme canı çıkana
Aklın topla, sersem olma, susanma
Üç parmak noksan ölç, ölçersen kile
Tatlı söz konuşma bir kimse ile
Dört kuruşa sekiz kuruş et hile
Hilekârlık hoş sanattır usanma
Eğer ister isen efkâr görmemek
Asla gönül yapma çekme boş emek
Babanın hayrına verme bir etmek
Aç olup da kapı kapı dilenme
Hediye namiyle bir şey gönderme
Adet edip hiç misafir kondurma
Komşun evi yanar iken söndürme
El kârı (i) çün bir adım da uzanma
Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmağa çabala halkın işini
Günde yüz adamın vur kır başını
Bir yaralı sarmak için yeltenme
Kaynağın tut varsan suyun bendine
Zira herkes pesend ede fendine
Öz aklın yetişir kendi kendine
Eflatun’da görsen aklın beğenme
Keyfin bozma altı için beş için
Korku çekme olur olmaz iş için
Canın feda eyle bir sarhoş için
Kuru sofuların sözüne kanma
Yanında saklama namus, gayret, ar
Bilcümle mekruhu eyle ihtiyar
Meyhane dibinde seccadeyi sar
Safâsı olmayan yerde dolanma
Hakikattir sözüm eylerim tefhin
Ne kimseden öğren ne eyle talim
Emaneti geri eyleme teslim
Öte beri geçin, sakın evlenme
Gönül verme gözüm vefasız kâra
Güzel kumar öğren alasın para
Gündüz gulanpara, gece zampara
Ol da felek sitemine dayanma
Huzurî neylersin dünya rif’atin
Kesme doğruluktan meyl ü rağbetin
Cenâb-ı mevladan iste izzetin
Her şaşkın sözünü duyup bulanma
Evvet, Azerbaycan Edebiyatında da mizah önemlidir; Sabir’in bu tarz çok şiir vardır. Keşke Tersine Öğüt destanı kısa olsaydı, keşke ben çok geveze olmasaydım, sana “Fahriye”sinden, Leyla İle Mecnun’a naziresinden, Namık Kemal’imizin Kasidesine yaptığı nazireden söz etseydim, hatta örnekler verebilseydim.iii
O kadarını yapamayacağım, seni daha fazla yoramam, sadece iki örnek sunacağım izninle:
Birincisi şu zevkle dinlediğimiz ama sosyal içeriği çok dikkate değer türkünün sözleri olsun.
AY BALAM
Ay balam
Tek başıma çıkirem ben dağlara
Bala dağlara
Yangınlı volkan görirem
Cin görirem can görirem
Mühtelif elvan görürem
Bin türlü tufan görirem korkmirem
Korkmirem bala korkmirem
Ay balam
Şafak vakti düşirem ben çöllere
Bala çöllere
Bin türlü elvan görirem
Kükremiş arslan görirem
Kan yiyen sırtlan görirem
Cin görirem Can görirem
Bin türlü İnsan görirem
Çok tufan elvan görirem
Bin türlü hayvan görirem
Dalgalı umman görirem
Cin görirem can görirem
Kükremiş arslan görirem
Kan yiyen sırtlan görirem
Dalgalı umman görirem korkmirem
Korkmirem bala korkmirem
Ay balam
Bu korkmamazlığım ile
Vallahi bala billahi bala tillahi bala
Harda bir yobaz görirem
Harda bir bağnaz görirem
Harda bir softa görirem
Harda bir molla görirem
Korkirem bala korkirem
Korkirem bala korkirem
Kandan fikirlerinden
Riyakar zikirlerinden
Korkirem bala korkirem
AH EYLEDİĞİM NEŞE-Yİ AYRANIN İÇİNDİR
Ah eylediğim neşe-yi ayranın içindir,
Kan ağladığım kahve-yi fincanın içindir.
Arz eylediğim hediye- i hsanın içindir,
Kesin niyetim kase-yi altının içindir.
Avareliğim harman-ı buğdayın içindir,
Aşüfteliğim serveti-i samanın içindir.
Hasta bedenim köfte ve tirit âleminden,
Yanık ciğerim dolma patlıcanın içindir.
Ağzın dolusu nimet-i cennet dedikçe,
Kara kapta ceviz-i üryanın içindir.
Vasfeylediğim zevk ile cennet ırmakları,
Kevser mezeli şerbet-i reyhanın içindir.
Gördüm ki pilav pişmektedir, açlığa dayandım,
Bildim bu tedarik lütf-u ihsanın içindir.
Ah birce göreydim seni, sevgili varis,
Meylim sen ile dest-i zerefşanın içindir.
Mühimlere can ver, gönül, uyma fukaraya,
Sinemde seni beslediğim canın içindir.
Onun çıkması etmez kimseye Hophop,
Bu od ancak senin tutuşan canın içindir.
Can, dinme Allahaşkına
Kan, dinme Allahaşkına
Hak söylemiş olsan
İnkar et Allahaşkına.
20 Kasım 2020, Mesitli
İmza yerine:
İranlı diyor ki adil ruhsat olsun
Osmanlı diyor ki millet azat olsun
Zahit ne diyor? Diyor ki karnım doysun
İranlı da Osmanlı da berbat olsun – Mirza Tahirzade Elekber Sabir