İnsanlık yumak haline gelmiş sorunlarla boğuşuyor.
Amerika'nın en büyük sorunu kapitalizmin giderek işlemez hale gelmesi mi, sürdürülemez hale gelen silah satışına dayanan ekonomisi mi, yoksa bunlarla beraber Trump'un yönetim biçimi midir?
Rusya'nın temel sorunu Putin mi, mafyanın ülkede devlet haline dönüşmüş olması mı; yoksa Dünya siyasetinde yeniden ABD'nin alternatifi olmak sendromu mu?
Çin'in Şi Şipping'i, Fransa'nın Macron'u, İngiltere'nin May'i, Mısır'ın Sisi'si, Suudilerin Veliaht Prensi, İran'ın Ayetullahları... hangisinin ülkesinde yönetimin ve halkın sorunsuz olduğunu söyleyebiliriz?
Yoksa sorun tümüyle demokraside mi?
Kaç çeşit demokrasiden söz edebiliriz?
En iyisi olduğuna inandırıldığımız temsili demokrasi ise, onun bizdeki hali perişan.
Temsili demokrasi, insanların siyasi haklarını, bizzat değil, seçtikleri -kendilerine karşı sorumlu- temsilcileri aracılığı ile kullanması değil midir?
Bu tanım, kulağa huş geliyor; fakat insanlar, özelde de bizim insanımızın öyle görülüyor ki yarıdan fazlası, demokrasimizin işleyişinden memnun değil.
Ülkemizde uygulanan "temsili demokrasi"nin sorunu ne?
Ülkemizde de küreselleşen ve artık adına neo-liberalizm denilen sermayenin giderek artan baskısı halkımızı yoksullaştırıyor. Çaresizliğe düşmüş yığınlar kendilerine bir kurtuluş kapısı, kaçış köprüsü de bırakılmadığından bunalıyor. İç dünyasında tepkili de! Elbette bir kurtarıcıya ihtiyacı var ve canhıraş o kurtarıcıyı arıyor.
İşte, halkımızın aradığı kurtarıcıyı bulamaması, bizim temsili demokrasimizin temel krizidir: Bu krizi çok basite indirgeyerek şöyle tanımlayabiliriz:
Kendisini siyaseten temsil edecek bir siyasi seçenek bulamamak ...
Bu kriz, salt bizim halkımızın değil, sermayenin bütün dünya halklarına dayattığı küreselleşmenin ve acımasız sömürgeciliğinin doğurduğu bir krizdir.
İspanya'da Pablo Iglesias'ın, İngiltere'de Jeremy Corbyn'ın, ABD'de Bernie Sanders'in, artık yolunu liberalizme doğru çevirdiği gözlenen Syriza lideri Alexis Tsipras'ın yapmaya çalıştığı, yaşanmakta olan krizi çözecek siyasi alternatif oldukları savından ibarettir.
Galiba bizim çaresizliğimiz de henüz "o" lideri yetiştirememiş olmamızdan kaynaklanmaktadır.
Yani biz, öyle görülüyor ki 2019'da bu siyasi krizi yaşamaya devam edeceğiz.