Demokratik işleyiş ve görenek bizi, “Devleti AKP adına Sayın Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor.” demeye zorluyor. Oysa olup bitenlere bakınca devleti AKP adına Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yönettiğini değil, Sayın Erdoğan’ı “devlet” ya da “derin devlet” adını verebileceğimiz bir yapının- gizil gücün- yönettiğini görüyoruz.
Örnekleyelim:
Alpaslan Türkeş’in oğlu, Sayın Erdoğan ve yönetimine küfretti, bakan oldu.
Süleyman Soylu, ağza alınmaz sözler söyledi, bakan oldu.
Numan Kurtulmuş, “Harun olmak savıyla geldiler, Karun oldular” dedi, bakan oldu.
Cihat yağcı, “Mavi Vatan” kavramının, Libya Anlaşmasının, FETÖ ölçümetresinin mucidi idi, istifa ettirildi; Sayın Erdoğan ya önlemedi ya da önleyemedi.
Bahçeli’nin Sayın Erdoğan için dediklerinin hiç biri hiçbir ölçüye sığmaz, devleti yönetmede ortak.
Örnekleri çoğaltabiliriz, fakat gereksiz; açıkça anlaşılıyor ki bilmediğimiz bir güç, bilemediğimiz birtakım işler çeviriyor.
Neden böyle düşünüyoruz?
Çünkü Sayın Erdoğan devleti yönetirken ülke kalkınıyordu;
Ulusal gelir, kişi başına 12.500 doları geçmişti,
Enflasyon makul ölçülerdeydi,
Ülkenin itibarı son derece yüksekti,
Komşularımızla ilişkilerimiz iyiydi; Suriye ile neredeyse federasyon kuruyorduk. Hiçbiri ile kavgalı değildik.
İşsizlik, tolere edilebilir düzeydeydi.
Basın, henüz iktidarın güdümünde değildi.
Ülkede akademik özgürlük vardı.
Yargı, güvenilir kurumdu; adalet zedelenmemişti.
Sanat ve sanatçı özgürdü, her alanda sanatçı sanatını icra edebiliyordu.
Yolsuzluklarla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele ediliyordu.
***
Evet, birtakım insanlar dincilik yapıyor, şeriat özlemlerini ifade edebiliyorlardı şurada burada; ama kimse inanç özgürlüğünün yokluğundan yakınmıyordu.
Evet bir takım meczuplar “Keşke Yunanlılar galip gelseydi” gibi ihanet sesleri çıkarıyordu; ama Cumhuriyet ve Atatürk ulusun kalbinde ve beyninde önemli yerini koruyordu.
***
Ya şimdi?
***
İşte bu sorunun cevabını veremiyorum ben…
Ahmet Ümit Aloğlu