Sevgili Ünlemcim,
Benim Kibelem,
Yüreğimin Tanrıçası,
Yine mi geciktim sana yazmakta... Artık utanıyorum, bağış bile dileyemiyorum... Ama lütfen emin ol, ihmalden değil... Bunca zamandır seçtiğim şiirlere ekleyecek şiirlere ulaşmak o kadar zorlaştı ki anlatamam...Yani imkansızlıktan...
Şimdi imkansızlıklarla yormayayım seni. Üzmeyeyim!
Bugünlerde sana gönderilesi şiir bulamayınca şiir üzerine yazılmış ne bulursam okuyorum. Bunlara bir poetika ustasından gelen metinler eklendi: Şair ve şiir kuramcısı, resim eleştirmeni, yazar, değerli insan Celal Soycan, bana her biri birbirinden değerli dört makalesini gönderdi. Çok düşündürücü, çok öğretici yazılar... Onları da göndereceğim sana.
Şiir bulamayınca şiir üstüne yazılanları okumak, telafisi imkansız acılar çekilirken bir dostun omzuna yaslanmak gibidir, sen de dene...
Neden şiir bulamayınca dedim, şiir mi tükendi bu ülkede?
Hayır, Anadolu, Homeros'un, Yunus'un, Karaca Oğlan'ın, Emrah'ın, Baki'nin, Nedim'in, Nigar Hanım'ın, Yahya Kemal'in, Nazım'ın, Gülten Akın'ın, Oya Uysal'ın; kısaca sayılamayacak kadar çok şairin vatanıdır. Bu topraklarda, hiç olmazsa gençliğinde - gizli açık- şiir yazmamış bir tek insan yoktur, sanıyorum. İçlerinden kaçının giderek şairleştiğini veren bir istatistiğimiz yok; ama istatistikler nihayet rakamlardan ibarettir.
Bazen çıra dibine karanlık olur dendiği üzere insan, en yakınındakini göremiyor. Sana onca şairden söz etim de benimle aynı gazetede yazan değerli bir şairden söz etmeyi ihmal ettim. Ne ayıp!
Bugün o şairimizden, değerli kadın şairimiz, Neslihan Mangitay'dan söz edeceğim sana.
Kıvançla mı demeliyim, övünerek mi demeliyim; kendilerini tanımak onurunu yaşadım ben. Dahası Mersin Kent Haber adlı internet gazetesinde komşuyuz kendileriyle. Ancak itiraf ediyorum, ben kötü bir komşuyum;çünkü onca şiir yayınladı Mangitay o köşede; fakat ben onları bir dosyada toplamayı geç akıl ettim. Birazdan okuyacaklarımızı ise onlardan değil, şairimizin seçtiklerinden aldım.
Değerli Mangitay, bizden çok küçük. 1974 doğumlu. Mersinli....Daha çocuk yaşlarda ailesiyle gittiği Katar'da büyümüş, ilk ve orta öğrenimini de büyük bir başarıyla orada bir kolejde yapmış, Lisans ve yüksek lisans eğitimini yurdumuzda, Konya Selçuk Üniversitesi Ed. Fakültesinde tamamlamış.
Mangitay Hanımın eğitimini branşımızda yaptığı halde yaşamını tercümanlık, dış ticaret gibi başka alanlarda sürdürmesine, ilk öğrendiğim günden beri üzülürüm; çünkü Mersin Kent Haber yazarlarının bir yemeğinde kendilerini tanıdığımda çok iyi bir öğretmen olacaklarını anlamıştım, 50 yılda edindiğim deneyimle...
Mersin sıcağına rağmen insanın ruhunu serinleten sohbette, Hanımefendinin bir aktif toplum önderi, bir STK aktivisti olduğunu da öğrenmiştim; hayranlıkla...
İyi ama biz, Mangitay'ın şiirlerini okuyacaktık, başka şeyler konuşuyoruz... Konumuza dönelim:
Mangıtay, duygularını, Nigar Hanım gibi, kolayca ve içtenlikle, açık yüreklilikle yazabilen bir şair...Diyebilirim ki, altında / üstünde adı bulunmasa da onun şiirlerini okuduğunuzda bir hanımefendinin, iddialı, kültürlü ve yürekli bir kadının şiirlerini okumakta olduğunuzu anlarsınız. Çünkü içtenliğinin yanında duygusal derinliği, fikirsel zenginliği bir kadın duyarlılığının aynasından yansıyan, kimi zaman gelenekten beslenen bir pınarından beslenen dizelerdir onlar...
Ben böyle düşünüyorum, bir de sen oku, sonra da duyumsadıklarını, Mangitay'ın sana düşündürdüklerini yaz bana... Hep zenginleştirmedin mi beni; bu konuda da esirgeme servetini benden...
Haydi başlayalım, ama lütfen biraz uzaklaşarak başla çevrenden, sorunlarından ve dünyadan; salt şiire yönelsin ruhun...
SEVDAN ISITIR BENİ
Sabahın erken saatleri, avluda postal sesleri
Pek de halsizim bugün, istesem sıkamam dişlerimi
Başımda sevdam, döne döne mest ediyor beni
Bugün görüş var, herkese anlatmalıyım seni
Ah bir de görebilsem Yusufumu, Hüseyinimi
Yaklaştıkça çoğaldı, halkalarda anahtar çıngırtısı
Titredi içim, yankılandı kafesimin kilit sesi
Henüz bağlayamamışken ayakkabımın ipini
Apar topar bu ne telaş, yoksa babam mı geldi
Kim korkar ölümden kaybedeceksem seni
Meğer ne soğukmuş koridorlar, sen yokken
Ama biliyorum, sevdan ısıtır beni giderken.
Kavak ağacının gölgesini
Senli sohbetlerde sevdim ben
Boynumda seni çekemeyenlerin kolları
Karşımda tüter intikam sigarası.
Seni benden koparmaya çalışan eller
Gördün mü bak, bu işi de beceremediler
Bir tekmelikmiş istedikleri meğer
“Çekilin.. Ben hallederim kabiliyetsizler”.
Meğer ne soğukmuş buralar, sen yokken
Ama biliyorum, sevdan ısıtır beni giderken.
Gardiyan yanımdan uzaklaşırken
Benimle gitti sanacaklar seni
Kuşak kuşak okunurken sevda türküleri
Yoldaş yumruklar koruyacak seni.
Ahşap masaları, sandalyeleri
Senli sohbetlerde sevdim ben
Bir güler, bir ağlardık hatırlar mısın
Meğer ne zevksizmiş, sen yokken.
Kapamadım henüz gözlerimi
Yarım saat daha buradayım
Bende Müslüman evladıyım
Elbet kılınacak cenaze namazım
Söyleyin şu gardiyana
Benden selam göndersin,
Namazımı kılmayı reddeden imama.
Zoruma gider ardımdan ağlarsa
Kıyamam onun gözünden akan yaşlara
Gittim sanmasın söyleyin anama
Her sabah güneşle varacağım yanına.
VE AŞK .. VE SEVMEK .. VE KADIN .. Duygularını türkülerle süsler kadın Şiirlerin saya saya , şarkıların öve öve Bitiremediği güzelliklerdir kadın
Hep saçları , kaşları , dudakları konuşulur
Var olmanın gücüdür kadın
Kutsaldır, çünkü anadır Ama bir o kadar da duygusal ve kırılgandır Dertlerin eğiterek olgunlaştırdığı kadın ; Yuvası uğruna nice kayalara göğüs gerer
Sabır .. Sabır .. Sabır .. diyerek
Ve Aşk ! Aşk öyle yakışır ki kadına Saçlarında savururken hayallerini Utancını kapıya asar da girer odaya Yatak olur, yorgan olur ,yastık olur aşkına İşte böyle … Çıplak ve doyumsuzdur kadında aşk! Ve Sevmek ! Yatak , yastık bahane An gelir Bedenini , ruhunu , canını teslim eder uğruna
Kısacası sevmek , Kahrolmaktır sevdiği adamın yoluna İşte böyle … Fedakar , yüce ve ölümsüzdür kadında sevmek! Sever sever deee
Ah bir de adam , adam olsa !
Bir gün aldatılmışlığın telefonu çaldığında Karşıdan gelen kadının sesi bir tokat olur çarpar suratına Elindeki alyansa bakar, ilk alyans almaya gittikleri günü anımsar Sorun etmez hiç yaşadıklarını , üzülür sadece çocukları adına Çoktan alıştırmıştır kendini hayatın hovarda tokatlarına Gözü dönmüş yüreği yırtılmıştır artık Ruhsuz ve duygusuz kalmıştır bedeni
Karanlık sandığa gömer bir zamanlar ‘’hayat’’ dediği erkeğini
Ne inkârlar ne de pişmanlığın yeminleri
Hiçbirisi döndüremez kadını kararlarından
Ve işte o zaman kadın
Yakar yıkar kül eder her şeyi …
Ve Aşk .. Ve Sevgi .. Ve Kadın … Sever sever deee
Ah bir de adam , adam olsa !
BENİM SEVDAM
Benim sevdam;
Kaç kere dirilir
Kaç kere ölür..
Hani olur ya mağaralarda;
Bizi tarihe götüren,
Girintili çıkıntılı
Duyguların kanıtı
Kalpler, isimler, cisimler..
Avlayan – avlanan şekiller.
İste böyledir benim sevdam
Mağaralardaki şekiller gibi
Baktıkça;
Bir dirilip, bir ölür
Benim sevdam ...
Bugünlük bu kadar şiir yeter mi Ünlemcim?
Yetmez, dediğini duyar gibi oluyorum; ama seni yorduğumu hissediyorum.
İzninle, iyi geceler dilemek istiyorum sana.
Esen kal,
Şiirde kal,
Şiir kal,
Sevgimde kal.
Ahmet Ümit Aloğlu