Ömer Zülfü Livaneli'nin Yaşar Kemal'ini okudum.
İtiraf edeyim, kitabı almak için rafa elimi uzattığımda yaptığım işin doğruluğundan emin değildim.
Zülfü Livaneli, bana göre biyografik roman yazacak bir sanatçı değil. Elbette büyük bir müzisyen, ünlü bir entelektüel, değerli bir sinemacı ve romancıdır Zülfü Livaneli; ancak biyografik roman yazmak değişik, özgün bir iştir.
Kitabı elime aldığımda gördüm ki bu çalışma bir biyografik roman değil... Olsun, geri bırakamazdım, çünkü kitabın içinde Mitterrand'ın dediği üzere, çağın en büyük on romancısından biri olan Yaşar Kemal'den söz ediliyordu.
Livaneli'nin Yaşar Kemal'inde onun önemini anlatan cümleler okuyoruz, yalnız ülkemiz için değil, Dünya ve insanlık için değerini ifade eden cümleler de okuyoruz ; ancak kitabın adı Yaşar Kemal değil, "Yaşar Kemal Anıları " gibi bir ad olmalıydı. Çünkü kitaba, Yaşar Kemal - Zülfü Livaneli dostluğunun anılarını okuyarak başlıyoruz; öyle devam etseydi çok değerli bir eser olabilirdi. Öyle devam etmiyor, araya yazarın Yaşar Kemal'e ilişkin bir konuşması , araksından Yaşar Kemal'in bir Fransız gazetesine (Le Monde) verdiği bir röportaj yerleştiriliyor.
Sonrası daha kötü: Kitabın giriş diyebileceğimiz bölümünden sonra Zülfü Livaneli'nin köşe yazılarından Yaşar Kemal'le ilgili olanları yer alıyor ki kitabın hacmi bakımından en çok yeri bunlar kaplıyor.
Belki şu yapılabilirdi; kitaba "Yaşar Kemal Yazıları" denebilirdi, baş kısmına da bir giriş yazılabilirdi, zaten bu kitabın baş kısmı da böyle bir bölüm ve sadece kırk sayfa...
Bence Yaşar Kemal, bir biyografik romanı hak ediyor.
Erdal Öz yazabilirdi böyle bir romanı, kaybettik...
Ataol yapabilir bu işi, fakat o, romancı değil.
Eminim bir Homerosoğlu çıkacaktır, Homeros oğullarının bu topraklarda yaşamış en büyük ağabeyinin romanını yazacaktır.
Ben görmesem de ulusum görecektir o mutlu günü...