Ben, 1 Mayıs’ta işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadelesinden söz etmeyeceğim.
Gerçekçi olalım, böyle bir birliktelik, böyle bir dayanışma, böyle bir haklar mücadelesi yok!
Sendikacılarımız da sendikacı falan değil; işverenin işçi arasına sokulmuş elermanları gibiler. Türk-İŞ Genel Başkanını açık kalmış mikrofonda yakaladık.
İşçi sınıfı da işçi sınıfı falan değil, öylesi İşçi sınıfı pazarlamacısını oradan kovmayı bile bilemediler; hangi haktan, hukuktan, birlikten, dayanışmadan haklar mücadelesinden söz ediyoruz?
Ülkemizde yaklaşık 15 milyon çalışan var.
Bu on beş milyon çalışanın sadece %6-7’si sendikalı. Yani sendikalı sayısı bir milyonu bile bulmuyor.
Hal böyleyken sendikalarımız ne yapıyor?
Maaşlarını alıyorlar. Törenlere katılıyorlar. Yılda bir gün sendikacı olduklarını anımsıyor, 1Mayıs kutluyorlar.
Bir de “illa da Taksim’i istiyoruz” diye tutturuyor görünüp Maltepe’ye sığınıyorlar.
Başka?
İşçilerin açlık sınırının altında yaşamasına evet diyorlar.
Ülkede asgari ücretin, normal ücret düzeyine getirilmesine “eyvallah!” diyorlar.
Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında sefa sürüyorlar ama iktidarın iş verenlere “Bakın zamanımızda bir grev oluyor mu?” demesini hayatın doğal akışı sayıyorlar.
Ha, bir şey daha yapıyorlar:
Ülkede çalışan 15 milyon insanın sadece bir milyondan azının sendikalı olmasından utanmıyorlar.
Ötesini siz düşünün.
Bunlardan söz etmek bile insanın kalbini sıkıştırıyor.
Yüreği emekçi sevgisiyle çarpanların ! Mayıs’ı kutlu olsun.
Ahmet Ümit Aloğlu