Köy Enstitüleri, arı kovanı gibi çalışıyor; ülkenin görünümü, duruşu, yapısı, kültürü değişiyor.
İktidar toprak reformu tartışıyor.
Batıda II. Dünya savaşı ve Nasyonal Sosyalizm şahlanmış, uçuyor. İzleri, ülkeyi yeşile boyuyor; Sanat ve güya fikir dünyasında Behçet kemal Çağlar gibiler, Siyasette Recep Peker gibiler ülkede Nasyonal Sosyalizmi açıktan egemen kılmak istiyor.
ABD, Sovyetlere karşı ciddi bir karşı ve yenilmez güç arayışı içinde. Ülkeleri askeri yöntemlerle değil, yeni emperyalizmin geliştirdiği yollardan giderek işgal ediyor. Truman Doktrini ve Marshall Planı devreye giriyor.
Türkiye, San Francisco konferansına katılıyor. Tek parti yönetiminden çok partili siteme geçişe zorlanıyor. Ülkemizde Demokrat Parti, güya 1930'ların- Serbest Fırkanın- devamı kılıfıyla ABD hegemonyasına hizmeti için liberalizmi ve muhafazakarlığı esas alan bir kuruluş olarak otaya çıkıyor.
NATO'ya giriyoruz (1952)
Köy Enstitüleri, Truman Doktrini icabı yapılacak yardımlara ödül olarak kapatılıyor.
Komşularımız, bugün olduğu gibi cadı kazanı: İran'da Musaddık , Şah Rıza ile mücadeleye giriyor, askeri darbe oluyor. Mısır'da Hür Subaylar Hareketi başarıyla iktidara el koyuyor(1952)
Ortadoğu'da (Türkiye, Irak, İran, Pakistan ve ne işi varsa İngiltere) bir pakt kuruyor: CENTO
ABD'de CİA ve düşünce kuruluşları , dernekler Hollywood, resimli romanlar, edebiyat ve matbuat (yayınevleri, dergiler, gazeteler ) liberal kapitalizmin emperyalizminin savunucusu ve yayıcısı olarak hareket halindedir.
Türkiye'de 1960 ihtilali sonun başlangıcı olacaktır. Çoğu aydının farklı bir yere oturtmak istediği 1960 ihtilali, sanılandan fazla ABD çıkarlarına hizmet edecek, yeşil hattın inşasına yarayacaktır.
Necmettin Erbakan'ın ve partisinin, "milli görüş" doktrini ile cemaat ile tarikatları iktidara yürütmesi bir ABD projesi olarak zuhur edecektir.
Erzurum, Yeşil Kuşak hareketi ve cemaat için seçilen yapılanma alanı olarak belirleniyor; Kars'ta kurulması planlanan üniversite Erzurum'a kaydırılıyor, halkı aydınlatması, bilimi temel alması gereken üniversite cemaatlerin, tarikatların, Komünizmle mücadelenin merkezi haline getiriliyor. Doğunun Başbuğu orada hayat buluyor. Fethullah Gülen ve komünizmle mücadele orada yeşeriyor, büyüyor, ormana dönüşüyor.
Cemaatin 12 Eylül 1980 sonrasında palazlanması ABD'in 1940'larda başlayan Türkiye'yi biçimlendirme çabalarının sonucudur.
Bugün siyasetin, eğitimin, ordunun, yargının, ekonominin, medyanın, yayın dünyasının halini dikkatle incelersek göreceğimiz tablo, bir sömürge edebiyatı yapmaya yetecek kadar bol malzeme verir.
Anayasaya ilişkin referandumda Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı örgütlediği Samsun, Amasya, Sivas, Erzurum hattında Evet'in aldığı oyu ve oyları veren sosyal yapının nasıl oluştuğunu ise ancak Cumhuriyet aşkıyla yanan aydınlarla anlayabilir, açıklayabilir.
Ey muhalefet, hiç aklınıza geldi de bu hatta insanların neden böyle bir duruş sergilediğini incelediniz mi, önlemlerini düşündünüz mü?
Ahmet Ümit Aloğlu