AKP’nin (Sayın Erdoğan’ın) ne zaman kaybettiğini anlayabilmek için önce “ne zaman ve nasıl kazandığını”anımsamak gerekir.
AKP, (yoksa sadece Sayın Erdoğan mı demeli?) demokratik bir program; ilerici, sosyal özlü sloganlar kullanarak ve Batıdan- uygarlıktan yana politikalar vaat ederek kazandı. İlk ve belki de en önemli söylemleri, “Milli Görüş gömleğini çıkardık” taahhüdü idi.i Bu taahhüdün peşinden gelenler demokrasinin olmazsa olmazlarıydı.
AKP, üç “Y” ile yani yolsuzluklarla, yoklukla, yasaklarla mücadele edecekti.
Biz uygar Dünya ile özdeşleşecek, AB ailesine katılacaktık.
Soygun düzeni yıkılacak, soyguncuların hortumları kesilecekti.
Hukukun üstünlüğü sağlanacak, her türlü vesayete son verilecekti.
Demokrasinin olmazsa olmazı olan “Güçler Ayrılığı” yönetimin temel anlayışı olacaktı.
Yönetim, katılımcı olacak, kültürümüzün temel özelliklerinden olan meşverete önem verecekti.
Demokrasi bir yönetim biçimiydi; biz demokrasi ile yönetilecektik. Sadece devletin yönetiminde değil hayatın her alanında, STK’larda, kurumlarda ve toplumsal işleyişte demokrasi esaslarına uyulacaktı. Yani, halkın kendi kendini yönetmesi esas olacak; güç halkın elinde olacaktı.
Halk, seçme ve seçilme hakkını tam olarak kullanılacak, demokratik yönetim biçimi tam olarak işlerlik kazanacaktı.
Muhalefetin, demokrasinin ana ve temel unsuru olması, hak ve özgürlüklerin güvencede olması, çoğulculuk, azınlıkların haklarının tanınıp güvencede olması yönetimin temel ilkeleri olacaktı.
Doğrusu 2006’ya kadar bu kadro, bu ilkeleri hayata geçirmek için çalıştı.
Kabul etmek gerekir ki Dünyanın ekonomik koşulları, para bolluğu AKP’nin işine yaradı, ülkede refahın yükselmesini sağladı. Ekonomimiz büyüdü, kişi başına düşen milli gelir 12.500 dolara yükseldi.
Her şey bu kadar iyi gidiyorken neden ülke ve AKP bu hale düştü?
Yukarıda özetlemeye çalıştıklarımıza bakılırsa demokrasi ve ekonomi her şeyin başı olarak görülür.
Ancak!
2008’den sonra, belirgin şekilde, demokrasiden yana, halktan yana, özgürlüklerden yana, hukukun üstünlüğünden yana, halkın demokratik temsilini önemsemekten yana bir parti olmaktan süratle uzaklaştı; sağcı, ihvancı, halkın değil zenginlerin partisi oldu. İşte AKP, o tarihten itibaren 2002 - 2008 arasında yaptıklarının gölgesinde bugünlere geldi ve artık herkes diyor ki: “AKP demokrasiyi terk ettiği, demokrasiden uzaklaştığı, halktan yana değil zenginlerden yana politikalar uyguladığı için bizim partimiz değildir.Öyleyse şimdi de zenginlerin oyunu alsın, kalabiliyorsa zenginler sayesinde kalsın iktidarda!”
++++
Siz ne diyorsunuz?
A. Ümit Aloğlu, 25.08.2022, Kuzucubelen