Başlık, sizlere nesiller çatışmasından söz edeceğim izlenimi vermiş olabilir; ancak bu yazının amacı nesiller çatışmasından söz etmek değil.
S. N. Kramer'in "Tarih Sümer'de Başlar"1 adlı eşsiz çalışmasında okumuştum, bir Sümer tabletinde baba oğluna diyor ki:
" Bütün hayatımda sana asla kamış taşıtmadım. Sana asla kervanımla git, demedim. Seni asla bir işçi gibi çalışmaya göndermedim. Seni saman taşımaya, öküz yaymaya göndermedim. Neden tabletlerini yazmıyorsun?"
Bu sesi duyar gibiyim; sizler de tanıyorsunuz, babalarımız, annelerimiz bizleri bunlara benzer sözlerle az mı azarladı! Ancak bu sözlerin art alanında kuşaklar çatışması vardır. Oysa bu yazıda, Bakanlık Müfettişi sayın Doğan Ceylan'ın soruşturduğu bir olayla ilgili raporunda açık ifadesini bulan duygusuz bir neslin yetişmekte olduğu gerçeğinden söz edilecektir.
Uzun rapordan birkaç cümle alıyorum:
" Çocuklar hayattan bihaberler. Açlık nedir bilmiyorlar. Yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında. Acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.
Herkesi kendilerine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.
Yaşamı hissetmiyorlar.
Açlığı bilmedikleri için açlara acımıyorlar. Üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyorlar.
Hayatın gerçeklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.
Şehitler için göz yaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar.
(....)
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek.
Kendileri için yapılan fedakârlıkların hiç farkında değiller; kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.
Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz. Bu yüzden varlığın kıymetini de bilmiyorlar.
Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek ülkemize.
(....)
Bu sorun çözülmezse ülkemiz çözülecek!"
****
İşte sorunun özü bu son cümlede!
Ülkemiz çözülmesin diye gençliğimizi iyi yetiştirmek zorundayız.
Bu cümledeki "iyi" sözcüğünün kapsamı belirlenmezse eğitim biçimlendirilemez.
Eğer Cumhuriyet fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür, rehberi akıl ve bilim olan gençler yetiştirecekse onlara vereceği eğitimin sınırları ve içeriği farklı; dindar ve kindar, biat eden ve hayatı inançlardan ibaret sanan gençler yetiştirilecekse gençlere verilecek eğitimin içeriği ve sınırları farklı olacaktır.
Değerli Müfettiş Doğan Ceylan'ın tanımladığı türden bir gençlik istemeyeceğimize göre nasıl bir gençlik istiyoruz, karar vermeliyiz artık; değilse geç kalıyoruz...
Ahmet Ümit Aloğlu
-------------------------------------------------------------
1 Kramer, S.N. Çeviren Muazzez İlmiye Çığ, Türk Tarih Kurumu yayını, Ankara !995.